Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Mayıs 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kadir AKBAŞ

YANLIŞTA ISRAR “MUSTAFA MUĞLALI KIŞLASI”



“VAN'IN Özalp ilçesindeki jandarma sınır taburunun adı Mustafa Muğlalı Kışlası oldu.” Dört yıl önce gazetelerde yer alan bu küçük haber pek fazla dikkat çekmedi.

“Muğlalı” ismi neden önemlidir? “Türkiye’nin geçmişini bugüne bağlayan, yarınını tehdit eden” bir davranışın, refleksin örneği olduğu için… Olayı ana hatlarıyla hatırlamakta yarar var. “30 Temmuz 1943 tarihinde, Van’ın Özalp ilçesinde, İran’dan gelen bazı kişilerin Türk sınırları içindeki bir sürüyü kaçırmalarına yardım ettiklerinden şüphelenilen, ikisi askerden izine gelmiş otuz üç köylü, sırf ibret olsun diye, hiç kanıt ve yargılama olmadan sınırda elleri ve gözleri bağlanarak jandarma birlikleri tarafından kurşuna dizilir...

Olay kapatılır...

Tam beş yıl sonra, DP iktidara gelince, şikâyetler dikkate alınır ve mesele kurcalanmaya başlanır. Adalet, Savunma, İçişleri Bakanlıkları ile Genelkurmay Başkanlığı’ndan birer temsilciden oluşan bir komisyon kurulur. Komisyon olayı inceledikten, sorumlular ve tanıkları dinledikten sonra şu raporu yazar:

1943 Temmuz’unda Üçüncü Ordu Müfettişi Orgeneral Mustafa Muğlalı Özalp ilçesine gelmiş, vali ile yargıç vatandaşların, hududun öteki tarafındaki şahıslarla münasebette bulunarak emniyet ve asayişi ihlal etmekte olduklarından şikâyet etmişlerdir. Bu şikâyet üzerine Ordu Müfettişi, Tabur Komutanı Şükrü Tüter’e, ‘Bu adamları sana teslim edeceğim, icabına bakar, hepsini temizlersin’ diye emir vermiş, bu emir üzerine (....) bu şahıslar (...) gözaltına alınmış, iki müfrezeye tefrik olunmuş ve Kukur deresinde elleri kolları bağlandıktan sonra üzerlerine makineli tüfekle ateş edilmek suretiyle öldürülmüşlerdir...”

Komisyon raporunun ardından 1949’da askeri mahkemede dâvâ açılır. Olayın yakın tanıklarının ifadeleri, infazı gerçekleştiren mangaların komutanlarının itirafları üzerine, Muğlalı Paşa, önce idam cezasına çarptırılır, ardından bu ceza 20 yıl hapse çevrilir. Ancak Muğlalı cezaevine girmeden ölür.”

28 Şubat günlerinde alınan bir kararla Genelkurmay Başkanlığı, Mustafa Muğlalı’nın itibarını iade etmiş ve büstü, diğer orgeneraller yanında Genelkurmay bahçesinde yerini almıştır. Bununla da yetinilmez ve nihayet Van’ın Özalp ilçesindeki jandarma sınır taburuna Mustafa Muğlalı’nın adı verilir.

Ancak “Muğlalı” isminin çağrıştırdığı o korkunç olayda yakınlarını kaybedenler tepkilerini hukuk zeminine taşıdılar.

Ankara 6. İdare Mahkemesi, TSK’nın, Muğlalı adını kışlaya vermesinin iptali için iki yıl önce açılan dâvâda görevsizlik kararı verdi.

İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının gerekçesiyse şöyle: “Kışlaya isim verme işlemi askeri bir eylem niteliğinde. Askerî eylemlerin de askerî kural, gerek ve geleneklerin değerlendirildiği uzmanlık mahkemelerinde incelenmesi gerekir.” Dosya Askerî Yüksek İdare Mahkemesine yollandı. Millî Savunma Bakanlığı bir hukuk devletinde asla onaylanmayacak bir tutumla “Merhum Muğlalı, işlediği suçtan dolayı cezasını çekmiş, üzerinden 60 yıldan fazla geçmiş. Merhumun cezasının süresiz devam edeceğinin iddia edilmesi hiçbir hukukî değerle bağdaştırılamaz” savunmasında bulunmuş. Savunma Bakanlığının otuz üç masum vatandaşımızın katledildiği bir olayı sıradanlaştırması ürküntü vericidir.

Olaydan yarım asrı aşkın bir süre geçtikten sonra 28 Şubat günlerinde alınan bir kararla Genelkurmay Başkanlığı tarafından Mustafa Muğlalı’nın itibarının iade edilmiş ve isminin bir kışlaya verilmiş olması nasıl anlaşılmalıydı?

‘Mustafa Muğlalı Olayı’ Türk Silahlı Kuvvetleri’nin günümüz şartlarında onayladığı ve hatırlatmak istediği bir olay mıdır?

Suç ve suçluyu övmeyi cezalandıran kanunî düzenlemeler hâlâ yürürlükte değil midir?

Bir vatandaş olarak, otuz üç masum insanın canına kasteden birinin “Millî Kahraman” olarak ilân edilemesini nasıl anlamalıyım?

Bu güne dek, katledilen masum insanların anısına hiçbir şey yapılmadı. Yakın zamana dek mezarlarının bulunduğu yer askerî yasak bölge kapsamında tutularak yakınlarının ziyaretine bile kapalı tutuldu.

Ülkemiz bu acı katliamın failini “Kahraman” olarak hatırlamayı hak etmiyor. Savunma Bakanlığı hatada ısrar etmemeli ve yargı kararını beklemeksizin Van’ın Özalp ilçesindeki jandarma sınır taburunun adını değiştirmeli ve kışlanın adını “Adnan Menderes” olarak değiştirerek olayın soruşturulması ve katillerin cezalandırılmasını sağladığı için merhum Adnan Menderes’e bölge halkınca duyulan sevgiye karşılık verilmelidir.

08.05.2008

E-Posta:


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.04.2008) - Mış gibi yaparaktan demokrat oImak

  (27.03.2008) - İnançlardan yana tercih hakkımız

  (20.03.2008) - Yargı bir devlet fonksiyonu mu?

  (13.03.2008) - Hukuka güvensek mi!

  (06.03.2008) - Müslüman azınlık!

  (28.02.2008) - Anayasa yargısının fonksiyonu

  (21.02.2008) - Anayasa Mahkemesi yol ayrımında!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT