"Gerçekten" haber verir 29 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Yasemin GÜLEÇYÜZ

Tesettür Risâlesi keşfedilirken (11) : KADINLAR İÇİN EN ETKİLİ GÜVENLİK: TESETTÜR



eçtiğimiz hafta Tesettür Risâlesinin Dördüncü Hikmeti üzerinde durmuştuk. Burada tesettürsüzlüğün evlenme kararını etkilediğini, en asrî gencin dahi eşinin açık saçık olmasını istemediğini, dolayısıyla bekâr kalıp muhtemelen fuhşa gireceğini belirtir Bediüzzaman Hazretleri.

Peygamberimizin (asm) “İzdivaç ediniz, çoğalınız. Ben kıyamette sizin kesretinizle iftihar edeceğim” hadisini aktarır. Tesettürsüzlüğün dolaylı olarak nüfus artışını da etkilediği çıkarımını yapmak yanlış olmayacaktır onun bu tesbitlerinden. Nitekim “cinsel özgürlüğün” egemen olduğu Batı ülkelerinde yaşlı nüfusun fazlalığı, genç nüfusun azlığı büyük bir problemdir.

Bu çalışmamızda da geçen hafta bitiremediğimiz Dördüncü Hikmet’in son paragrafları üzerinde durmaya çalışalım.

DÖRDÜNCÜ HİKMET (3)

“Memleketimiz, Avrupa’ya kıyas edilmez. Çünkü orada düello gibi çok şiddetli vasıtalarla açık saçıklık içinde namus bir derece muhafaza edilir. İzzet-i nefis sahibi birisinin karısına pis nazarla bakan boynuna kefenini takar sonra bakar. Hem memâlik-i bâride olan Avrupa’daki tabiatlar o memleket gibi bârid ve camiddirler. Bu Asya yani âlem-i İslâm kıt’ası ona nispeten memâlik-i hârredir. Malûmdur ki muhitin insanın ahlâkı üzerinde tesiri vardır. O bârid memlekette soğuk insanlarda hevesât-ı hayvaniyeyi tahrik etmek ve iştihayı açmak için açık saçıklık belki çok sû-i istimâlâta ve isrâfâta medar olmaz. Fakat seriütteessür ve hassas olan memâlik-i harredeki insanların hevesât-ı nefsaniyesini mütemadiyen tehyiç edecek açık saçıklık elbette çok sû-i istimâlâta ve isrâfâta ve neslin zaafiyetine ve sukut-u kuvvete sebeptir. Bir ayda veya yirmi günde ihtiyac-ı fıtrîye mukabil her birkaç günde kendini bir israfa mecbur zanneder. O vakit her ayda on beş gün kadar hayız gibi ârızalar münasebetiyle kadından tecennüp etmeye mecbur olduğundan nefsine mağlûp ise fuhşiyâta da meyleder.”

KIYAS-I FASİT

Yani yanlış kıyas. Bediüzzaman Hazretleri “Anadolu’nun İstanbul’a ve İstanbul’un Avrupa’ya mukayese edilmesini” böyle tanımlar. Özellikle haysiyet kırıcı neşriyatıyla İslâm ahlâkını sarsan, halkı yanlış yönlendiren gazeteleri, kaleme aldığı makaleleri ile reddeder. “Elifba okumayan çocuğa felsefe-i tabiiye dersi verilmez. Erkeğe tiyatrocu karı libası yakışmaz. Avrupa’nın hissiyâtı İstanbul’da tatbik olunmaz” der. (Divan-ı Harb-i Örfî, Beşinci Cinayet)

Başka bir eserinde de bir dükkân, bir kışla olan Avrupa’nın tarla, cami hükmünde olan Asya ile mukayese edilemeyeceğini; zira kışla ile mescid vaziyetinin bir olmadığını ifade eder. Çoğu peygamberin Asya’da, ekser felsefecinin Avrupa’da zuhurunun kaderin bir işareti olduğunu belirtir. Asya’yı din ve kalp geliştirecektir. Felsefe din ve kalbe yardım etmeli, yerine geçmemelidir. Sonra İslâm dinini, Hıristiyanlığa kıyas edip, Avrupa gibi dine lâkayt olmak büyük bir hatadır. (Mektûbât, 26. Mektub Beşinci Mesele)

Memleketimizin Avrupa’ya kıyas edilmemesi gerektiğinin birinci sebebi düello gibi “çok şiddetli vasıtalarla” açık saçıklık içinde bir derece namusun muhafaza edilmesidir.

DÜELLOYA DÂVET EDİYORUM!

Düello kelimesinin lûgat anlamı, hakareti tâmir için iki kişi arasında, hususan Avrupa’da şahitler önünde yapılan silâhlı çarpışma olarak verilir. Klâsik Batı edebiyatının seçme eserlerinde düello sahneleri önemli bir yer tutar.

Onurunun zedelendiğine inanan kişi, muhatabını düelloya dâvet ettiğinde, suçlayan ve suçlanan arasındaki dâvâyı yargıçlar delil bularak çözemezse tarafların çarpışmasını isterdi. Haklı olanın yenilmeyeceğine inanıldığından düelloyu kaybeden eğer ölmemişse, suçu ispatlanmış sayılarak cezalandırılırdı.

OLDUKÇA CAYDIRICI BİR METOT!

Memleketimizin Avrupa’ya kıyas edilmemesi gerektiğinin ikinci sebebi, genelde soğuk iklime sahip olan Avrupa ülkelerinde yaşayanların mizaçlarının da iklimleri gibi soğuk olmasıdır. Ama sıcak Asya ülkeleri öyle mi?

İKLİM, İNSANI ETKİLER

Batı dünyasında tıp ilminin kurucusu olarak kabul gören Hipocrates de, İslâm bilginlerinden İbni Haldun da aynı gerçeğe işaret eder. “Mukaddime” isimli eserinde iklimin insan karakteri üzerinde etkili olduğunu anlatır İbni Haldun.

İbni Haldun’a göre hayvan, bitki ve madenlerin insanların mizaçları üzerinde tesiri vardır. (Haldun, 1982, c.1, s. 332-352)

Bediüzzaman Hazretleri, Hipocrates ve İbni Haldun’un bilim tarihine mâl olmuş bu bilgilerini tasdik eder.

BİYOMETEOROLOJİ

Binlerce yıllık bu bilgi birikimi, günümüzde bir bilim dalının doğmasına da sebep olmuştur: Biyometeoroloji.

Biyometeoroloji, iklim ve hava durumunun insan üzerindeki etkilerini inceler.

Her şey bir yana iklimin kültür üzerindeki etkileri aslında belirgindir. Sözgelimi halk oyunlarında Karadeniz’in hırçın dalgalarını aksettiren müzik ve hareketler, yöre insanının da değişken mizacını anlatır. Ege’nin sıcak ikliminin akislerini zeybek ve efe oyunlarında müşahede etmek mümkündür.

Evet, iklim insanların mizacını, müziğini, giyimini, ekonomisini, her şeyden önemlisi ahlâkını etkiler.

BARİD BİR MEMLEKET: İSVEÇ

Avrupa’yı etkileyen ve “Cinsel Özgürlük!” sloganıyla gerçekleştirilen harekette İsveç merkez konumundaydı. “68 Kuşağı” olarak adlandırılan bir nesil bütün Avrupa ülkeleri gibi İsveç’te de sınırsız cinsellikle yetişti. İsveç Hükûmeti diğer ülkelerden farklı olarak hukukî açıdan da bütün kanunları bu değişim doğrultusunda düzenledi. Fakat geçen zaman, uygulamanın hatalarını ortaya çıkardı. Cinsel hastalıklar, gayr-i meşrû çocuk sayısındaki artış, boşanmalar, yaşlı nüfusun çoğalması, kadınlarda depresyon olaylarının artması yeni hukukî düzenlemeleri gündeme getirdi.

Bediüzzaman Hazretlerinin “O bârid memlekette soğuk insanlarda hevesât-ı hayvâniyeyi tahrik etmek ve iştihayı açmak için açık saçıklık belki çok sû-i istimâlâta ve isrâfâta medar olmaz” cümlesini okuyup da, hatasından dönen İsveç’i hatırlamamak mümkün değil.

NESLİN ZAAFİYETİ

Sıcak memleketler diyarı ve çoğu İslâm ülkesini barındıran Asya’da tesettürsüzlük neslin zayıflamasına varan problemler getirir der Bediüzzaman Hazretleri.

Üstelik açık saçıklıkla devamlı tahrik olan ve kuvvetten düşen erkeğin, her ay en fazla 15 gün kadınlığa mahsus özürden dolayı eşine de yaklaşamadığından nefsine mağlûp olup fuhuşa girme tehlikesi de mevcuttur.

Yetişen yeni neslin zayıf bünyesi ile türlü çeşit hastalıklarla boğuşmasında tesettürsüzlüğün de etkili olduğunu hiç düşünmüş müydünüz?

Erkeğin güçten düşmesi, bünyesi zayıf çocukların doğumu ve fuhuş tehlikesi…

Evet bunlar büyük ölçüde tesettürsüzlüğün yol açtığı problemlerdir der Bediüzzaman.

DÖRDÜNCÜ HİKMET (4)

“Şehirliler, köylülere, bedevîlere bakıp tesettürü kaldıramaz. Çünkü köylerde, bedevîlerde derd-i maîşet meşgalesiyle ve bedenen çalışmak ve yorulmak münasebetiyle, hem şehirlilere nispeten nazar-ı dikkati az celp eden masume işçi ve bir derece kaba kadınların kısmen açık olmaları hevasât-ı nefsâniyeyi tehyice medar olamadığı gibi serseri ve işsiz adamlar az bulunduğundan şehirdeki mefâsidin onda biri onlarda bulunmaz. Öyle ise onlara kıyas edilmez.”

KÖY KADINLARI

Evet, Bediüzzaman Hazretleri yazımızın başında ifade edildiği gibi köylerin İstanbul’a, İstanbul’un Avrupa’ya mukayese edilmesinin yanlış olduğunu ifade edip, sebeplerini açıklar.

Güneşten kavrulmuş, toprakla hemhâl olmaktan yorulmuş, geçim derdiyle meşgul köy kadınları ile bakımlı şehir kadınlarını da aynı şekilde değerlendirmek yanlıştır.

SICAK-KALABALIK-SUÇ

Sosyal psikologların yapmış olduğu deneyler sıcak ve kalabalık ortamlarda saldırganlık duygularının arttığını, dolayısıyla suç oranlarının yüksek olduğunu göstermektedir. Yani büyükşehirlerdeki hayat, kırsal bölgelere kıyasla çok stresli ve suç işlemeye meyillidir. Buna işsiz erkekleri de eklerseniz şehirlerde kadınların güvenliğini tehdit eden ne kadar çok sebep olduğu ortaya çıkar.

Gerçekten de köylerle mukayese edildiğinde şehirlerde işsiz erkekler daha fazladır. Kıraathane, cafe, bar adı altında sokaklara taşan görüntüleriyle, boş gözlerle, sözlerle Bediüzzaman’ın tâbiriyle “serseri”lik yapmaktalar.

Suça meyilli böyle insanlar şehir güvenliği ve özellikle kadınlar açısından tehlikeli.

Saldırganı bayıltıcı spreylerden, savunma sporlarının öğretildiği karete, judo kurslarına kadar güvenlik için ayrı bir sektörün oluştuğu günümüz ortamında kadınların alabileceği en etkili tedbir tesettür emrine riâyet olsa gerek. Öyle değil mi?

29.06.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.06.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (10)

  (15.06.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (9) : Aile ortamında tesettürün önemi

  (08.06.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (8) : Ailede ciddî hürmet ve muhabbet

  (01.06.2008) - Eşler, ebedî hayat arkadaşları olmalı

  (25.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (6) - Tesettür, kişiliği ön plana çıkarır

  (18.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (5)

  (11.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (4) ŞEFKAT KAHRAMANI ANNELER

  (04.05.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (3)

  (27.04.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken (2)

  (20.04.2008) - Tesettür Risâlesi keşfedilirken... (1)

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır