"Gerçekten" haber verir 16 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Fatma Nur ZENGİN

Venedik’te bir an



Eskiden beri Türkiye’deki müzelerde, yerli ve yabancılara (turistlere) farklı fiyat uygulanmasının hoş olmadığından yakınırdım. Ben Ayasofya’ya girişte Türk kimliğimi gösterip cüz’î bir miktar öderken, yabancı uyruklu birisi benim ödediğimin belki üç-beş kat fazlasını ödüyordu. Ama yine de bunu her zaman aklımda tutup, bununla ilgili bir şikâyette bulunmadım, bir girişimde de bulunmadım. Bunun sebebi, belki de ucunun bana dokunmayışıydı. Ta ki, yolum ikinci kere Venedik’e düşene kadar....

Bir sonbahar sabahı, erken saatlerde Venedik’e ulaştığımızda, bize tren istasyonundan Rialto Köprüsüne giden bota binmemizi söylediler. Daha önceki Venedik ziyaretimde, Venediklilerin vaporetto dedikleri ve şehirde hiç başka bir ulaşım aracı olmadığı için, toplu taşımanın mecburen tek yolu olan bu küçük teknelere hiç binmemiştim. Hem bütün şehrin yürüyerek de dolaşılabilir olmasından, hem de tarihî dokunun yürürken daha iyi hissedilebilmesinden dolayı, hep yürümüştüm. Bu sene, bavullarımızın oldukça ağır olması ve şehirde kanalları birbirine bağlayan yüzlerce köprü olmasından dolayı, vaporettaya binmeye karar verdik.

Gişeye gittiğimizde, kişi başı (sadece bir bavul taşımaya izin veren) ücretin 6,5 euro (yaklaşık 13 YTL) olduğunu öğrendik. Yapacak birşey olmadığından bindik ve otelimize ulaştık. Türkiye’de şehirler arası ulaşımda ödeyeceğimiz ücreti, ya da pahalı olarak bilinen ülkelerde bile ulaşıma ödemediğimiz ücreti, 10 dakikalık bir yolculuk için ödemiş olduk. Fakat bize en çok dokunan ve bizi üzense, daha sonra yerli bir Venedikliden öğrendiğimiz üzere, yerli halkın vaporettaya sadece 1 euro karşılığında binebilmesiydi. Bu, günde yüz binlerce turistin ziyaret ettiği bu tarihin ve dünyanın önemli şehirlerinden birinde, turistlerin tamamiyle sömürüldüğü mânâsına geliyordu. Küçük bir hesapla bile, turistler üzerinden Venedik belediyesinin günde ne kadar kâr ettiği anlaşılıyordu.

Kanalların üzerindeki köprülerde yürürken, yahut daracık sokaklardan geçerken tarihin bir sayfasından diğerine atlıyormuş gibi hissediyor insan Venedik’te. Edebiyat öğrencisi olduğum için gözümün önünde Shakespeare’in “Venedik’in taciri” adlı oyunu canlandı. Bir yandan da, tarihte okuduğumuz Venediklileri düşündüm, Diğer taraftan, Venediklilerin, daha doğrusu Venedik’in ileri gelenlerinin, zenginlerinin kumara olan aşırı düşkünlüklerinden dolayı hayatlarını kararttıkları ve inanılmaz şekilde fakirleşip belâ üstüne belâlara maruz kaldıklarını öğrendim. Yıllar boyu şehir devlet olup, dünyaya açılan liman olmalarından dolayı servetlerine servet katan Venedik halkı, kumar illetine tutulmuş ve kumarhanelerde yer olmadığında ise meydanlarda kurulan seyyar kumarhanelere gidecek kadar sapkınlaşmış. Fakiri iyice sefilleşmiş ve zengini de bütün malından, mülkünden olmuş.

Napolyon’un büyük salon diye tarif ettiği San Marko meydanının eşsiz güzelliği ve büyüklüğü, Rialto köprüsünün heyecanı ve zarafeti, her köşe başında karşınıza çıkan irili-ufaklı kiliseler, buram buram tarih kokan binaların arasında yürürken, hemen hemen herkesi “Ben buraya bir kere daha gelmeliyim” duygusu kaplıyor. Velâkin, bütün bu güzelliklere rağmen, Venedikli satıcıların ve genel anlamda servis sektörünün kabalığı ve turist avcılığı, bazı insanları Venedik’e bir daha gelmeye tövbe ettirmekle kalmıyor, İtalya’ya ve İtalyanlara da tepki göstermelerine sebep oluyor.

İnsanların rengârenk maskelerle sokaklarda dolaştıkları ünlü Venedik festivali, artık Venedik’in simgesi sayılan maskelerin her yerde satılmasına sebep olmuş. Günlük turist sayısının rekor düzeyde (bazen 150.000’i bile bulmuş) olduğu, sokakların tamamen bir pazar alanı, her boş köşenin bir gelir kaynağı olduğu Venedik’te, hemen her yerde maskelere dokunmak yasak. Aslında Venedik’teki çoğu işyerinde çoğu eşyaya dokunmak yasak. Ola ki bunu bilmiyorsanız, satıcıların inanılmaz tepkisiyle karşılaşıyorsunuz. Bazen mal elinizden hiddetle çekiliyor, bazen İtalyanca azarlamaları anlamaya çalışırken buluyorsunuz kendinizi.

Tabiî ki, her yer gibi Venedik’te de istisnalar mevcut. İnanılmaz güleryüzlü ve anlayışlı, aynı zamanda hoş sohbet satıcıları bulmak da mümkün. Aylardan Ramazan olduğundan ve Müslüman olduğunuzdan dolayı, size özel indirim yapan esnafa da rastlamak mümkün.

Ama yine de, AB'nin önemli ülkelerinden biri olan İtalya’da ve İtalya’nın en önemli turist şehirlerinden biri olan Venedik’te, bu yaşananlar hiç de hoş değil. Yaşanan bu tarz olayları görünce, insan sadece Türkiye’de değil, Avrupa’nın göbeğinde de bunların yaşandığını görüyor ve Mehmed Akif’in “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!” deyişi bir kere daha doğrulanıyor. Ülkemizde böyle durumlar yaşansa, dünya basınının ve turistlerin kıyameti koparacağı birçok şey Avrupa’nın göbeğindeki bir ülkede yaşandığı için belki de hoş görülüyor.

Fakat ne olursa olsun, rüyalar şehri Venedik’ten ayrılırken, insanda tatlı bir hatıra esintisi kalıyor.

16.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.09.2008) - Şu milletin saadet ve selâmeti, Ermenilerle dost olmaya bağlıdır

  (02.09.2008) - “Mısır’da, Ramazan bir başkadır”

  (26.08.2008) - Özgürlük âbidesinin yanında

  (19.08.2008) - 4. Dünya Gençlik Kongresi

  (05.08.2008) - 2015’e 7 kala (2)

  (29.07.2008) - 2015’e 7 kala (1)

  (22.07.2008) - Baltıkların Akdenizlisi: Litvanya

  (15.07.2008) - Ve Türkiye...

  (01.07.2008) - Burada hiç gece olmaz mı?

  (24.06.2008) - Mısır’dan ayrı Mısır mektupları

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır