"Gerçekten" haber verir 10 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sami CEBECİ

Mükemmel bir kul olmak



Yokluk karanlıklarından aydınlık varlık âlemine çıkarılan insanların, yaratılıştan asıl vazifeleri, kendilerini yaratan Zâtı hakkıyla tanıyıp, ona iman ile ibâdet etmektir. Sâir vazifeler ona nispetle tâlî derecededir. Cinlerin ve insanların yalnızca iman ve ibâdet için yaratıldıklarını bildiren âyetler bu hakikate işâret eder.

İnsanlar ibâdete kabiliyetli olarak yaratılmışlardır. O kabiliyet ve istidadı onlara veren ve gören Cenâb-ı Hak, elbette onlardan ibâdet istemesi açık bir gerçektir. Nasıl ki, bir makineyi yapan usta, yapılış maksadına uygun olarak o makinenin çalışmasını ondan bekler ve ümit eder. Çalıştığı ve beklenen neticeyi verdiği zaman fevkalâde memnun ve mesrur olur. Aynen öyle de, insanı iman ve ibâdet için yaratan Allah (cc), elbette o insanın yaratılış amacına uygun yaşamasından hoşnut ve râzı olur. Ancak, Allah, Samed olduğu için hiçbir şeye muhtaç olmadığı gibi, kullarının ibâdetine de muhtaç değildir. İhtiyaç âcizlikten gelir. Allah ise, her türlü zaaf ve noksanlıklardan münezzeh ve berîdir. Fakat, insanlar ibâdete muhtaçtır. Fıtratı acz, fakr, kusur ve noksanlık gibi sıfatlarla yoğrulan insan, sonsuz güç ve kudret sahibi bir Zâtın dergâhına iltica etmeye ihtiyaç hisseder. İnsan üstü bir kudrete duâ ve isteklerini arz etmeye kendini mecbur bilir. Ondandır ki, tarih boyunca peygamberlere tâbî olan kavimler tevhid inancıyla Allah’a duâ ve ibâdet ettikleri gibi, hak dinden nasibi olmayan kavimler de güneşe, aya, yıldızlara ve elleriyle yaptıkları putlara tapınma ihtiyacı hissetmişlerdir. Halbuki, bu hâl şirktir. Şirk ise, tövbe edilmedikçe affı kabil olmayan büyük bir günahtır.

Güneş sistemi içinde özel bir yeri olan ve Güneş’ten koparılarak belli bir mesafeye konulan ve canlılar için yaşamaya elverişli hâle getirilen dünyamızın bu hâle gelmesi, tabiî ve tesadüfî olaylar sonucu olamaz. Nihayetsiz ilim, irâde ve kudret gibi sıfatları gerektiren bu durum, ancak, Allah’ın yapmasıyladır. Her canlının rızkını veren Allah’tır. Öyleyse, sadece ibâdete müstehak ve lâyık olan da Allah’tır. Allah’tan başkasına yapılan ibâdet bâtıldır. Çünkü, ibâdetin mânâsı ve ruhu şükürdür. Şükür de nimetleri verene yapılır. Nimetleri veren Allah’a şükretmek vaciptir. Beş vakit namaz, iki vakit ortasında Allah’ın ihsan ettiği sayısız nimetlerin toplamına şükür mânâsındadır. Namazsız geçen seneler, şükürsüz geçen bir ömür demektir. İhmal edilmiş şükürlerin kazası, kılınmamış namazların kazasını edâ etmekle mümkün olur. Verilmiş nimetlere nankörlük etmek ve şükürden kaçınmak insan fıtratıyla telif edilemez. Dünya ve içindeki her şeyle birlikte, Güneş ve Ay gibi büyük cisimler de insanın emrine verildiği ve hizmetine sunulduğu gibi, insan da onların Sanatkârının ve Sahibinin emrine girip, ibâdetle O'na itaat etmelidir.

İbâdet, yokluk karanlıklarındayken yaratılmış olmamızın neticesidir. Çünkü, Allah bizi yaratmak zorunda değildi. Bu açıdan bakıldığında, sevap ve Cennet gibi mükâfatlar ibâdetin ücreti ve karşılığı olmayıp, ancak Allah’ın fazlından ve kereminden bir bahşiş ve ihsandır. Onun için ibâdet, Cennet için veya Cehennemden kurtulmak için değil, sırf emir veya yasak edildiği için yapılır. Başka bir maksat ve fayda için yapılan ibâdet bâtıldır ve ihlâsa aykırıdır.

İbâdetin kemâli ise, takvâdır. Takvâ, Allah’ın yasak ve haram ettiği her şeyden kaçınmaktır. Allah korkusuyla şüpheli şeylerden bile sakınmaktır. Takvâ, salih amellerden önce gelir. Takvâ, mü’minin koruyucu kalkanı, salih ameller de onun ziynet ve süsüdür. Hem, takvâ içinde salih amel de vardır. Çünkü, bir haramın terki vaciptir. Bir vacip ise, çok sünnetlerin sevabından daha sevaplıdır.

Evet, mükemmel bir kul olma hâli, takvâ-yı kâmile ve salih ve hayırlı amellerle gerçekleşir. Ramazan ayı, mükemmel kulluk için en güzel ve bereketli bir ay ve fırsattır. Bu ayda kazanılan alışkanlıklar, diğer aylara da yansıtılmalıdır.

Not: Bütün okuyucularımızın Ramazan-ı Şerif ayını tebrik ediyor ve hayırlara vesile olmasını diliyorum.

10.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.08.2008) - Kalpte oluşan maraz

  (20.08.2008) - Hakkın arkasında dik durmak

  (13.08.2008) - Barla yazıları

  (30.07.2008) - Hayat yolculuğunu güzel bir sonla bitirmek

  (23.07.2008) - Karabük yolları

  (16.07.2008) - İlim meclisleri

  (09.07.2008) - Açık tutulması gereken kapılar

  (02.07.2008) - İttihad-ı İslâm’ı doğru anlamak

  (25.06.2008) - Şevk-i mutlak

  (18.06.2008) - Evlilik ve bereket

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır