"Gerçekten" haber verir 16 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Tasavvuf nedir?



Şeriatın bir delili ve üç mühim İslâm kalesinden birisi 1 olan tasavvufu, mutasavvıflar çok çeşitli şekillerde tarif eder:

Tasavvuf, dinin özünün öğretisidir, iç duyuştur, hâl ilmidir, söz değil yaşayıştır. Tasavvuf, edep, hakka boyun eğmek, karşılıklı dostluk ve sevgi, hürriyet, fütüvvet, cömertlik, emir ve nehiy altında sabretmek, nefse kul ve şeytana zebûn olmamak, fuzûli işleri terk etmek, iddiaları terk, mânâları gizlemek, kalbi Allah’a bağlamak, mâsiva (kâinat) ile ilgiyi kesmek, emeli bırakıp amele devam etmek, Allah’a teslim olarak itiraz ve ihtiyarı terk etmek, dünyaya yüz çevirmek, ahlâktır. Bu açıdan bakıldığında tasavvufun ilgi sahası iki noktada toplanmış:

1- İnsanın içinde yaşadığı dış dünya.

2- İnsanın içinde yaşayan iç dünya.

Tasavvuf bu iki dünya arasında dengeyi sağlayan bir disiplindir. Bunun dayanak noktası da, şu âyetlerdir: “Kesin olarak imân edenler için yeryüzünde nice deliller, belgeler vardır. Kendi nefislerinizde, iç dünyalarınızda da böyle deliller vardır. Hâlâ görmez misiniz?”2 “Onlara gerek içinde yaşadıkları âlemin her tarafında, gerekse kendi nefislerinde âyetlerimizi, belgelerimizi göstereceğiz—tâ ki, Kur’ân’ın hak olduğu onlara iyice açıklanmış olsun. Rabbinin her şeye şâhit olması yetmez mi?”3

Tasavvufun gayesi, insanın yaratılış sırrını yakalayıp gelişmek, olgunlaşmak, tekâmül etmektir. İlim ile imân hakikatlerine, Peygamber Efendimizin (asm) Mî'rac mû’cizesinin gölgesi, mânevî gözetimi ve koruması altında, kalb ayağıyla ruhânî bir yolculuk neticesinde, zevkî, hâlî (yaşamaya dayalı, iç duyuşa dair), bir derece imân ve Kur’ân hakikatlerine mazhariyettir. İslâmiyetin olgunluğunu ve nurâniyetini gösteren bir sır. İnsaniyetin, İslâmiyet sırrıyla bir yükselmesinin madeni ve feyiz kaynağı olan tarikat; dalâletin hücûmu zamanında imânı muhafaza etmiştir.4

Tarikat, insanın Yaradanını araması, ona ulaşması, yâni emir ve yasaklarını bilip uyması ve kaçınması demektir. Allah’a ulaştıran yollar içinde bir yol; şeriat hakikatine yetişmek için bir vesîledir.5

Ruh/nefis, duygu terbiyesi de olan tasavvuf, “marifet ile gönül, hâl” yaşayışı diye açıklanır. Zühd de aynı mânâda kullanılır. Sûfîler de, “insan, kâinat ve Allah” ilişkilerini söz konusu ederler. Daha ziyade kalb ayağıyla hareket etmektir.

Aslında tasavvuftan maksat, marifet (Allah’ı bütün isim ve sıfatlarıyla bilme) ve iman hakikatlerinin geliştirilmesidir. Mi’rac-ı Ahmediyenin (asm) gölgesinde ve sayesi altında kalb ayağıyla bir seyr-i sülük-u ruhânî (ruhanî bir seyahat ve gözlem) neticesinde zevkî, hâlî (iç duyuşa, yaşayışa) ve bir derece şuhûdî (müşahadeye dayalı) hakaik-ı imâniye ve Kur’ân’iyeye mazhariyet, ulvî bir insanî sırdır.6

Tasavvufun pratiğe geçirilişi olan tarikat, gayb/metafizik âlemlere göre dizayn edilmiş olan kalbi işlettirir; bağlantıları kurar. Zira, kalb, tarikatla işler. 7

Dipnotlar: 1- Kur’an, Zâriyat, 20, 21; 2- Age, Fussılet, 53; 3- Mektubat, s. 429-430; 4- Necmeddin Şahiner, Said Nursi ve Nurculuk Hakkında Aydınlar Konuşuyor, Hartford Üniversitesi İslâmî Araştırmalar Kürsüsü Başkanı, The Müslim World Dergisi’nin ilk Müslüman Editörü Prof. Dr. İbrahim Ebu Rabi’, Prof. Dr. Nevzat Tarhan (Yeni Asya, 23 Ekim 2002) vd.; 5- Mektûbât, s. 435; 6- Mektûbât, s. 488.; 7- Mektubat, s. 429.

16.09.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (15.09.2008) - Hakikate ulaştıran üç ana yol

  (13.09.2008) - Risâle-i Nur’un mesleği

  (11.09.2008) - Şimdi nasıl bir tuzak hazırlanıyor dersiniz?

  (10.09.2008) - “Kalbe ihtar”, akıl yürütme ve “akleden kalp!”

  (09.09.2008) - Bediüzzaman da aklını Risâle-i Nur’a karıştırmamış!

  (08.09.2008) - “Aklını Risâle-i Nur meslek ve meşrebine karıştırma!”

  (07.09.2008) - Meslek ve meşrebi muhafaza, “zıt bir mesleğe girmek!” (2)

  (06.09.2008) - Meslek ve meşrebi muhafaza, “zıt bir mesleğe girmek!” (1)

  (04.09.2008) - Risâle-i Nur meslek ve meşrebinin ana umdeleri-3

  (03.09.2008) - Risâle-i Nur meslek ve meşrebinin ana umdeleri-2

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır