"Gerçekten" haber verir 20 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

“Tarikat zamanı değil!” derken



BİLHASSA Selçuklu ve Osmanlı devletinin kuruluş

ve yükseliş devrelerinin mayasında, tarikatların birinci derecede rol oynadığını kim inkâr edebilir? Osmanlı askeri dahil, hemen her meslek bir tarikate dayanıyordu. Tophane berduşları bile bir tarikate mensuptu. Ona göre yönlendiriliyor ve zararlı faaliyetleri engelleniyor; cesaret ve güçleri; caydırıcı bir güç olarak zalim ve haksızlara yönlendiriliyordu. Ancak, 18. asrın ilk yarısından sonra, sanayi devriyle palazlanan materyalist, pozitivist, sekülarist ve benzeri felsefî akımlar mânevî hayatı zedeledi. O devrede Kur’ân etrafındaki surlar da yıkıldı. Medrese, tekye ve zaviyeler de birer surdu. Kendilerini yenileyemediğinden fonksiyonlarını kaybetmişti. Eski zamanın ilmî ve fikrî malzemesiyle tanzim edilen tasavvuf ve tarikat yolu da kendilerini yenileyemedi. Dolayısıyla fonksiyonunu icra edemedi.

Bu gelişmeler karşısında Bediüzzaman’ın tasavvufa getirdiği çağdaş açılım ile geliştirdiği yeni metotlar tam anlaşılamadığından; bazen de kasten yanlış anlatıldığından bu konu üzerinden biraz durmak istiyoruz. Bediüzzaman “Zaman tarikat zamanı değil, belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarikatsiz Cennete gidenler çoktur, imansız Cennete giden yoktur” 2 der. Onun bu tesbitinden tasavvuf ve tarikata karşı olduğu zehabına kapılabilir miyiz? Hayır! Öyleyse ne demek istiyor? Tasavvuf ve tarikat için şu tesbitlerde bulunan Bediüzzaman, tarikata karşı olabilir mi:

Tasavvuf, velâyet, seyr ü sülûk namları altında şirin, nurânî, neşeli, ruhanî bir kudsî hakikattir.3 Marifet, yâni, Allah’ı isim ve sıfatlarıyla tanıyıp imân hakikatlerini, Peygamberimizin (asm) Mî’rac mu’cizesinin gölgesi, mânevî gözetimi ve koruması altında, kalb ayağıyla ruhânî bir yolculuk neticesinde, zevkî, hâlî (yaşamaya, iç duyuşa) ve bir derece imân ve Kur’ân hakikatlerine mazhariyettir. 4 İslâmiyetin mükemmelliğini, nuraniyetini gösteren bir sırrı; insaniyetin, İslâmiyet sırrıyla yükselmesinin madeni ve feyiz kaynağı olan tarikat; dalâletin hücûmu zamanında imânı muhafaza etmiştir. 5 Bütün hak tarikler Kur’ân’dan alınmıştır. 6 Seyr ü sülûk-i kalbînin ve hareket-i ruhaniyenin güzellikleri sayılmakla tükenmez…

Birçok âlimin, tarikatların zikir ve virdleri bid’a (sonradan uydurulmuş, İslâma sokulmuş) diye değerlendirdiği halde, Bediüzzaman şu muhteşem ölçüyü getirir ve onları hücumlardan kurtarır:

“Ahkâm-ı ubudiyette (kulluk, ibadete dair hükümlerde) yeni icadlar bid’attır. Bid’atlar ise, ‘Bugün sizin dininizi kemale erdirdim’7 sırrına münafi (aykırı) olduğu için, merduttur, reddedilmiştir. Fakat, tarikatte evrad ve ezkâr (her zaman dilde doşaşan, tekrarlanan duâ ve zikirler) ve meşrepler nev’inden olsa ve asılları Kitap ve Sünnetten ahzedilmek (alınmak) şartıyla, ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı sûrette olmakla beraber, mukarrer olan usul ve esasat (yerleşmiş, karar kılınmış), Sünnet-i Seniyyeye muhalefet ve tağyir etmemek (bozmamak ve değiştirmemek) şartıyla, bid’a değillerdir.” 8

Şu halde, “Zaman tarikat zamanı değil!” derken ona cephe almıyor. Yalnız, seyr-i sülûk-u kalbî ile, tarîkat mesleğinde bu bid’alar zamanında çok müşkülat bulunmasından; 9 eski zamanda tasnif edilen metot ve yapılanmayla hedefe ulaşılamayacağını vurguluyor.

Dipnotlar:

1- Tarihçe-i Hayat, s. 73.; 2- Kastamonu Lâhikası, s. 52.; 3- Mektubat, s. 428.; 4- Mektubat, s. 503.; 5- Mektûbât, s. 429-430; 6- Maide: 3.; 7- Lem’alar, s. 61. 8- Mektûbât, Yeni Asya Neşriyat, s. 505.; 9- Emirdağ Lâhikası-I, s. 237-238.

20.09.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.09.2008) - Tarikatın kısa bir tarifi

  (17.09.2008) - Eski devrin tasavvuf ve tarikat yolu

  (16.09.2008) - Tasavvuf nedir?

  (15.09.2008) - Hakikate ulaştıran üç ana yol

  (13.09.2008) - Risâle-i Nur’un mesleği

  (11.09.2008) - Şimdi nasıl bir tuzak hazırlanıyor dersiniz?

  (10.09.2008) - “Kalbe ihtar”, akıl yürütme ve “akleden kalp!”

  (09.09.2008) - Bediüzzaman da aklını Risâle-i Nur’a karıştırmamış!

  (08.09.2008) - “Aklını Risâle-i Nur meslek ve meşrebine karıştırma!”

  (07.09.2008) - Meslek ve meşrebi muhafaza, “zıt bir mesleğe girmek!” (2)

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır