"Gerçekten" haber verir 10 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Yıpratan kavga



SON kavga, öncelikle Aydın Doğan’ı ciddî şekilde sıkıntıya sokmuş gibi görünüyor. Borsa yükselirken Doğan hisselerinin bir günde yüzde 10’dan fazla değer kaybetmesi, bu sıkıntının maddî bilânçosundaki ilk sinyallerden biri.

Yeni kazanç hesaplarıyla girişilen Hilton projesiyle CNN Türk’ün karasal yayın izni konularında yaşanan tıkanmalar da cabası. İşin enteresan tarafı, bu durumun, “Doğan Holding kârını altı ayda yüzde 158 arttırdı” haberinin üzerinden on gün bile geçmeden ortaya çıkmış olması.

Buna ilâveten, kamuoyunda “Doğan efsanesi”nin ilk kez böylesine ciddî şekilde yara alıp sarsılması ve karizmanın fena halde çizilmesi.

Bu ağır hasarın tamiri hiç kolay bir iş değil.

Görünen o ki, kendisini 4. kuvvet medyanın tekel konumundaki “imparator”u olarak gören Doğan, dizgin tanımayan hırsının ve özellikle de sahibi olduğu medya organlarındaki yayınlarla yıllardır millete ve demokrasiye verdiği çok büyük zararların bedelini galiba ödemeye başlıyor.

Gerçi bu kavga da, öncekiler gibi, perde gerisinde yürüyecek pazarlıklarla bir şekilde uzlaşmayla ve tarafların savaş baltalarını yine toprağa gömmesiyle sonuçlanabilir. Ancak izi kalır.

Olayın Doğan cephesi böyle. Ama Erdoğan ve AKP cenahı da parlak değil. Bugün itibarıyla Erdoğan’ın birbirini izleyen salvolarla üstünlüğü ele geçirdiği gibi bir görüntü oluşsa veya öyle bir izlenim verilmeye çalışılsa da, kavganın bütünü AKP için de hayli yıpratıcı sonuçlar getiriyor.

Bir defa, Erdoğan’ın, Başbakan olduktan sonra Kelkit’te, bugün hedefe koyduğu Doğan’a ait tesisin açılışında onunla verdiği samimî görüntüler ve Star TV’nin AKP döneminde Uzanlar’dan alınıp Doğan’a teslim edildiği unutulmuş değil.

İkincisi, gerek Erdoğan’ın, gerekse Doğan’ın beyanları, ihale düzeninin hâlâ çok büyük ölçüde Başbakanın iki dudağı arasından çıkan söze göre işlediğini ve bu sözün de bilhassa uluslararası nitelikteki projelerde yabancı aktörlerin tavrına göre şekillenebildiğini ortaya koyuyor.

Doğan’ın “2.5 milyar dolarım var. Ceyhan’da rafineri yapmak istiyorum” talebine Başbakandan “Orası için Çalık’a söz verdik, orada Putin ve Berlusconi de işin içinde” şeklinde bir cevap aldığını söylemesi, bunun dikkat çekici örneği.

Bir medya patronunun, alanı dışındaki sektörlerde milyar dolarlık projeler peşinde koşması ne kadar tuhafsa, böyle devâsâ projelerin kime verileceğinin Başbakan kararıyla tayin edilmesi de o derece garip ve son derece düşündürücü.

Hele Ceyhan rafinerisi için kendisine söz verildiği öne sürülen kişinin, kısa süre önce çok tartışmalı bir kredilendirme ve ihale ile Sabah-atv grubunu alan işadamı olduğu düşünülürse...

Tartışmanın hatırlatıp gündeme getirdiği bir diğer nokta, bazı medya patronlarının ve derin mahfillerin engellemesi sonucu yıllardır yaptırılmayan radyo-TV frekans ihalelerinin, AKP döneminde de bugüne kadar ertelenmiş olması.

Yaşanan tartışma ve kavgalar, bu durumun yol açtığı haksız ve adaletsiz sonuçların da eseri.

Millî Gazete çizgisinde yayın yapan TV-5’in, kanal kadrosunca AKP’ye izafe edilen baskı ve ambargoların da etkisiyle zora girip Doğan tarafından satın alınması, en taze örneklerden biri.

Gerçek şu ki, Türkiye’de başından beri çok sağlıksız bir medya yapılanması var. Bunun bir numaralı sebebi, cumhuriyet adı altında ülkeye musallat olan tek parti rejiminin ilk yıllarından itibaren “devlete bağlı” bir medyanın oluşturulması ve bu durumun çok partili sisteme geçildikten sonra da temelde değişmeyip sürmesi.

Resmî ideolojiyle temelde bir ihtilâfı bulunmayan AKP’nin, iktidara geldikten beri ağırlık verdiği “kendisine bağlı bir medya oluşturma” çabaları ise, bu tabloyu düzeltmiyor, tam tersine daha da sıkıntılı ve problemli hale getiriyor.

Son kavgayı başlatan yolsuzluk iddialarının bu yapılanmayla bağlantısı ise ap ayrı bir bahis.

Görünen o ki, bu hamur daha çok su götürür.

10.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.09.2008) - Eksen ülkeyiz, ama...

  (07.09.2008) - Kur’ân ve tefsir okumak

  (06.09.2008) - AB’de yine rehavet

  (05.09.2008) - Tuhaf ziyaret

  (04.09.2008) - Yanlış sözler

  (03.09.2008) - Rötuşlu mesajlar

  (02.09.2008) - Millet ve asker

  (31.08.2008) - Ramazaniye

  (30.08.2008) - Siyasî kilitlenme

  (29.08.2008) - Çıkış arayışı

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır