Mikail YAPRAK |
|
“İslâmdan taviz vererek İslâma hizmet edilmez” |
Evet, bu bir hükümdür. Hem de ayrıca isbata ihtiyacı olmayan bir hüküm. Bu sözü kim söyler ve uygularsa, bu söz ve uygulama hatip ve failini yüceltir, değerli kılar. Eh, canım bu zaten “malûmu ilâm.“ Genel olarak bilinen bir şeyi, yeni bir şeymiş edasıyla söylemeye ne hacet? demeyiniz! Bunu hatırlatmaya, bunu vurgulamaya o kadar ihtiyaç var ki, belki hiçbir çağda ihtiyaç duyulmadığı kadar! İslâma hizmet ne kadar vacip ise, bunu hatırlatmak da o kadar vacip olmuştur. Zira İslâm âlemine fesat girmiştir. Şimdi, “Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime sarılırsa, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanır“ Hâdis-i Şerifinde işaret olunun fesadı seyrediyor, müjdeyi solukluyoruz. Bu müjdeyi soluklamak, onun hakikatine mazhar olmak, yani Kur’ân ve sünnet ışığında hüve hüvesine yaşamak varken, fesada âlet olmak niye? Bu âlet olmak, kime ne kazandırır? İslâma hizmet mi, dediniz? Öyleyse bid’alara girmeden, İslâmı saran tehlikelere maruz kalmadan (maruz kalsa bile, mahkûm olmadan), oyunlara âlet olmadan, siyasî manevralara kapılmadan ve tuzaklara düşmeden.. Hizmetse, buyurun işte bu yol da açık! Bediüzzaman bu yolu seçmiş, bu yolda gitmiş, bu yolda yaşamış ve bu yolu göstermiş! Başka yolların çıkmaz sokak olduğunu ispat etmiş.. Çünkü o, merhûm şairin ifadesiyle: “Âzadedir İslâmı saran tehlikelerden, / Dâvası temiz çünkü siyasî lekelerden!“ ««« Rotterdam İslâm Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz Hoca’yı Avusturya’da dinledim. Diyanet Teşkilâtımız adına Avusturya’da dinî ve içtimaî hizmetler veren ATİB’in dâvetlisi olan hocamız, “Avrupa’da İslâm ve Müslümanların Geleceği“ çerçevesinde kürsüden hitap ederken de, yeri geldikçe, “İslâmdan taviz vererek İslâma hizmet edilmez“ hakikatına önemle dikkat çekiyordu. Konferans sonrasında, kendisiyle üniversite yıllarından tanıştığımız bu değerli bilim adamı, hatip ve yazar dostumla dershane ve hane sohbetlerinde buluşup hususî musahebelerde bulunduk. Sohbetimiz, evrensel boyutu olan hizmetlerden tutunuz, tâ en dar dairedeki hizmetlere, tâ meslek ve meşreb alanımıza ve siyasete bakışa kadar gelip dayandı. O sohbet dairesinde bulunanların, yeri geldikçe hep hatırlayacağı güzel bir sohbet olarak, hâfızalarda ve kısmen de notlarımızda kalıcı yerini aldı. Unutulmasın ki, tanınmış insanlar daima mercek altındadır. Ve, “taviz vermeden hizmet“ prensibi, herkesten ziyade onların peşini bırakmaz. Öylelerin verdiği ufak bir taviz, küçük bir fetva, başkaların elinde büyük bir delil olur. Değerli bilim adamı dostuma ifade etmeliyim ki, biz de onun hizmetlerini ve gayretlerini takip ediyoruz. İslâmı, başka din mensuplarına anlatırken, kitaplarında buna yer verirken, İslâmdan asla taviz vermediğine, onların keyfi için gerçekleri eğip bükmediğine şahidiz ve kendisine duâcıyız. “Çan’dan Minareye-Büyük İtiraf“ adlı kitabında da, İslâma ve Kur’ân’a tavizsiz bir bakış sergileniyor. Ve.. Avrupa’da ve Türkiye’de resmen tanınmış bir Üniversitenin başında ilim ve marifet alanında hizmet vermek ve buna muvaffak kılınmak, Cenâb-ı Hak’kın hususî bir lütfu olsa gerektir. Türkiye’nin iç siyasetinden uzak, İslâma gebe görünen mekânlarda hizmete devam!.. ««« Nur Risâlelerinin ve bizzat Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu "İmana ve Kur’âna Hizmet Modeli“inin de kendine has hassasiyetleri vardır ve onlardan taviz verilmez. Verilirse, vebal altına girilmiş olunur. Belki daha geniş kitlelere hitap eder ve daha geniş imkânlara kavuşursunuz, ama orijinal hizmet modelinden uzaklaşıp başka bir mecrada seyredersiniz. İşte son şahitlerin, Üstâd’tan naklettikleri bir anekdot: “Eğer Şeyh Abdulkadir Geylânî veya Şah-ı Nakşibend Hazretleri gelseler ve deseler ki: ‘Yâ Said! Mesleğinden birazcık taviz ver. O zaman, milyonlarca talebelerin olacak ve bu hapis ve sürgün sıkıntılarını çekmeyeceksin.‘ O mübarek üstadların elini öpeceğim, ama bütün bu sıkıntılara katlanarak mesleğimden taviz vermeyeceğim.“ 10.12.2010 E-Posta: [email protected] |