10 Aralık 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Nejat EREN

Kâinat boş değil, her işin bir sahibi var


A+ | A-

Kâinatta hiçbir şey boş ve maksatsız değil. Her şey kaderin cetveli ve hikmetin pergeliyle çizilip tedvir ve idare ediliyor. İnsanoğlu “acûliyet” denen aceleci hâssası ve özelliğiyle etrafında cereyan eden birçok hadiseyi kendi dar görüşünden değerlendirip pek çok yanlışa düşebiliyor. İşi asıl sahibine bırakmayı çoğu zaman ihmal ediyoruz, sonuç olarak da yanlışa yönlenip, lüzumsuz telâşa düşebiliyoruz. Hâlbuki işi sahibine bırakabilsek “başımızı örse” vurmayacağız. Ne çare ki, çoğu zaman başı örse vurarak kırabiliyoruz. Bunu tarihten ibretli bir hikâyeyle açmaya çalışalım:

“Vaktiyle ‘Kalenderîyye’ tarikatine meyleden bir derviş, zamanla nefisle mücahede ede ede makamının sonuna gelir. Meşrebin usûlünce bu yoldaki en son makam olan ‘Kalenderîlik’ makamına ulaşır. Yani her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir...

“Saç, sakal, bıyık, kaş… Ne varsa hepsinden... Derviş, usûle uygun hareket eder, soluğu berberde alır.

“- Vur usturayı berber efendi, der.

“Berber, dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:

“- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.

“Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz.

“Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder: ‘Kabak aşağı, kabak yukarı…’

“Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar. Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayr-i ihtiyarî sorar:

“- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

“Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:

“- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helâl etmiştim. Gel gör ki kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!..”

Buradan çıkarılacak bir hisse ise: Kendisinden ve dâvâsından emin olanların ve de o dâvânın gereklerini yerine getirdiğine vicdanen mutmain olanların, başkalarının o dâvâya zarar vereceği düşüncesini öne çıkarmalarının pek akılcı bir görüş olmadığıdır. Çünkü dâvâ, Allah’ın dâvâsıdır. O dâvâsını korur ve muhafaza eder. O dâvânın müntesiplerine düşen ise: O kudsî dâvâya gölge ve perde olmamaktır. Her yönüyle ona sahip çıkıp, ihlâsla, ihtimamla, teennî ile, sadakatle, sabırla ve dikkatle kendi vazifesini yapıp; kâinatın gerçek sahibinin vazifesine karışmamaktır. Kaderin ince sırlarını bilemediği için onu “tenkit edip başını örse vurup kırmamaktır.” Dâvâ adamına düşen: İnandığı o yolda istikametli, sabırlı ve sadakatli bir duruş sergileyebilmektir.

Zîrâ bu dâvâda bulunmak ve devam etmek isteyen herkesin en küçük daireden en büyük daireye kadar bir sürü imtihanı vardır. Bu imtihanın muhakkak ki en büyüğü nefisle olan imtihandır. Bu insafsız nefs-i emmâreye yardımcı olacak bahaneler ise çok; hem de pek çoktur. Dünyanın cazibedâr hevesleri başta olmak üzere; aile efradından başlayıp, akrabalara, oradan yakın dostlara, sonra geçim derdinden, mâlayani şeylere; siyasî ve âfâkî dünyevî meselelere kadar uzayıp giden çok geniş bir yelpazede her türlü oyun ve tuzaklar vardır.

Bütün bunlardan, aklen, kalben, ruhen uzak kalıp dâvâya hizmet etmenin sırrı ise, tahkiki bir imana sahip olmakla başlar. Sarsılmayan bir sabır, sürekli bir tahammül, devamlı bir sadakat, dirençli bir vefa, ince bir düşünce, bitmeyen bir şükür ve hiçbir zaman olmaması lâzım gelen şikâyetsizlikle devam eder. Hâsıl-ı kelâm; gerçek mânâda iki cihan saadetinin sırrı, mülkün hakiki sahibine tam teslim olmaktır. Rızası dâhilinde hareket edebilmektir. Onun işine ve vazifesine karışmamaktır. Kendi vazifesinin gereklerini yerine getirmektir.

Cenâb-ı Hak bütün olumsuzluklardan hepimizi muhafaza etsin. İmtihanımızı zor ve çekilmez etmesin. Âmin. Dünya durdukça insanlar da, dâvâ da, bu imtihanlar da devam edecektir.

10.12.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.12.2010) - Hayat yolculuğunda başarıya götüren bazı prensipler

  (26.11.2010) - Rekabeti müsbette kullanabilmek

  (19.11.2010) - Bayram tebriği ve dilekleri

  (13.11.2010) - Meşveretin önemi ve hizmette yeni ufuklar

  (05.11.2010) - Cemaatle kucaklaşıyor, şevk alıyoruz

  (29.10.2010) - Bir hidayet hikâyesiyle ‘Yeni Dünya’ya veda

  (15.10.2010) - Türkiye’de “TIR”, Amerika’da “TUR”

  (08.10.2010) - Amerika ve Batı dünyası Bediüzzaman’ı arıyor

  (01.10.2010) - ‘Yeni Asya Amerika’da ne zaman baskıya başlayacak?’

  (24.09.2010) - Okyanus ötesi Yeni Asya hizmetlerinden mesajımız var


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.