M. Latif SALİHOĞLU |
|
Sustur(ul)an öğrenciler |
![]() |
İstanbul Dolmabahçe Sarayı önünde protesto eylemi yapan öğrencilerin tartaklanması ne kadar yanlışsa, Ankara'da siyasilerin konuşmasını yumurtalı saldırılarla engelleyen öğrencilerin davranışları da o derece yanlıştır. Ve ne yazık ki, iki yanlıştan bir doğru çıkmıyor. Kısaca, özellikle son gerilimli olaylarda, tarafların takdir edilecek örnek bir davranışları görünmüyor. Bundan dolayı da, karşılıklı suçlamalar ve gerilimi tırmandıcı çıkışlar birbirini takip ediyor. Kimi siyasetçiler gençleri, gençler de hem siyasileri, hem güvenlik birimlerini suçlayıp duruyor. Ne var ki, böylesi bir tutum ve anlayışla, çıkış ve çözüm noktasında hiçbir yere varılamaz. Varılacak yer, daha çok gerilim, daha da tırmanan bir kargaşa ortamıdır. Bu noktada, en büyük sorumluluk siyasilere ve bilhassa hükûmet cenahına düşmektedir. Siyasiler, mutlaka itidâlli hareket etmeli, tahrik ve ajite edici eylem ve söylemlerden şiddetle kaçınmalı. Hükümet yetkilileri ise, söylemde aynı hassasiyeti göstermekle birlikte, ayrıca şiddete meydan ve mahal bırakmayacak birtakım tedbirler almalı. Öğrenciler, yaşları itibariyle gençtir. Delikanlıdır. Başkası tarafından yönlendirilmeye, provokotif eylemlerde kullanılmaya müsait bir yapıları vardır. Nitekim, geçmiş dönemlerde, özellikle ihtilâl ve muhtıra öncesinde tepe tepe kulanılmışlardır. Bu demektir ki, bundan sonra da kullanılabilirler. Ancak, bu yöndeki bir niyet ve hareketi önlemenin yolu, şiddet kullanmaktan geçmez. Bu da tecrübe ile sabittir. Aksine, güvenlik kuvvetlerinin öğrenci eylemleri ve protesto gösterilerine aşırı güç ile mukabelede bulunması, daha kötü sonuçları doğurur. Asıl o zaman—varsa şayet—gizli odakların oyununa gelinmiş olur. Bu noktaya son derece dikkat etmeli ve bir o kadar da ihtiyatlı gitmeli. * * * Esasında, kànun ve yönetmelikler çerçevesinde herkesin yetki ve sorumluluk sınırı belirlenmiştir. Bu sınırlar ihlâl edilmediği müddetçe, hissî ve fikrî çatışmalar yaşansa da, ortaya nahoş görüntüler, üzücü manzaralar çıkmaz. Meselâ, öğrenciler ya da sıradan vatandaşlar, gösteri ve yürüyüş kànunlarının kendilerine tanıdığı hak ve sorumlulukları hakkıyla bildiği ve bu çerçevede hareket ettiği takdirde, ciddî bir handikapla karşılaşmaz. Medenî toplumlarda bunun sayısız örnekleri var. Öte yandan, siyasî iradenin emrinde olan emniyet yetkilileri de, yine kànun ve yönetmelikler çerçevesinde hareket ettiği takdirde, eylemcilerle hiç olmazsa sıcak çatışmaya girmeye mecbur kalmaz. Doğrusu da budur. Öğrenciler veya halktan kimseler hissî davransa bile, devlet adına hareket edenler aynısını yapamaz. Hissî davranamaz, hiddet gösteremez, öfkeyle, kızgınlıkla hareket edemez. Zira, karşısındakiler başka ülkeden gelmiş işgalci, yahut saldırgan düşman birlikleri değil, kendi öz vatandaşlarıdır. Belki de, karşısında duran kalabalığın içinde kendi yakınları, yakınlarının çocukları vardır. İşte, o çocuklardan olan öğrenciler de akıllarını başlarına devşirmeli, demokratik tepkilerini hukukun içinde kalarak göstermeli. Ve bilmeli ki, kendisinin susturulması kadar, onun başkasını konuşturmaması da yanlıştır, katmerli bir hatadır. 10.12.2010 E-Posta: [email protected] |