10 Aralık 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Şükrü BULUT

Zaruret mi, haram mı?


A+ | A-

Şeriatın haram-helâl çerçevesi üzerinde durmadan, yalnızca zamanlamayı da alâkadar eden tarihî bir vakıa ile mevzumuza girmek istiyorum.

Bediüzzaman Hazretleri talebelerine vefatından çok kısa bir müddet önce verdiği derste, satır arasında ilginç bir hadiseyi haber veriyor. M. Kemal, Said Nursî Hazretleri Ankara’da iken, araya bazı hocaları ve kumandanları koyarak, Avrupa medeniyeti perdesi altında “yeni hayat” tarzını kendisine teklif ediyor. Yeni dünya hayatını fantezileriyle, zarurî olmayan yüzlerce ihtiyaçlarıyla lüks ve israfıyla yaşamanın teklifi. Bediüzzaman’ın; iktisat, istiğna, kanaat, fukara milleti nefsine tercih, ilim ve dini medar-ı maişet yapmamak gibi çok önemli prensipleriyle reddettiği bu teklifin, başka birçok hocaya, temayüz etmiş kişilere, paşa ve politikacılara da yapıldığını sonradan öğreniyoruz. Maalesef milletin temsilcileri konumundaki son Osmanlı aydınlarının büyük bir kısmının M. Kemal’in alıştırması sonucu zamanla “lüks hayat tiryakisi” olduklarını ve dolayısıyla bütün inisiyatifleri kaptırdıklarını hatıraların satırlarından öğreniyoruz...

“Zarurettir, mecburuz...” cümlesi yalnızca cumhuriyetin bu ilk senelerine mi aittir? M. Kemal’in o günlerde başlattığı “yeni hayat” veya “lüks hayat” Çankaya’dan başlayarak valiler aracılığıyla evvelâ yüksek memurlara ve daha sonra nahiyelerdeki en küçük memura sirayet ederek gitmiş. Ardından, M. Kemal’in usûlüyle devlete “bende olmuş” memurların, halkın tepesinde “nemrut kesilmelerinin” hikâyesi başlıyor. Millete yıllarca tepeden bakmış bu memurların veya çocuklarının çok partili döneme girişin üzerinden altmış sene geçmesine rağmen, hâlâ nostalji ile Halk Partili kalmalarının önemli bir sebebi bu olamaz mı?

Semavî dinlere düşman, Avrupa medeniyetinin cumhuriyetle birlikte millete dikte ettiği “yeni hayatların” ihtilâl dönemlerini müteakiben bürokrasi ve askeriyede depreşmesi, hepimizi sıkıntıya sokuyor. “Dünyevîleşme” kelimesinden, dünyanın dine tercihini anlamak daha doğru olur. Müslüman olduğu, Allah’a ve ahirete iman ettiği halde, birileri tarafından dünyevî menfaat sağlandığı zaman hemencecik oraya seğirtenler günümüzde de herkesi şaşırtıyor. Bilhassa bu ince imtihan çizgisini bilmeyen bazıları hem dini ve hem de bütün dindarları. suçlamaya gidebiliyor. Düne kadar mücahidâne, zahidâne ve takva ile İslâmı yaşayanların, şu imtihanla “kimyasal değişime” uğramaları, âmi dindarlara da büyük zarar veriyor. Zira gözleriyle gördüğüne itikad eden bu halk, nefislerinin de hoşuna gittiği için “imtihanı kaybetmiş” eski takvacıların yaşadıklarına fetva gözüyle bakıyor. Bundan otuz-kırk sene önce toplumun “haram” kabul ettiği hareketlerin, dini kitaptan öğrenmemiş “gözlü tabakaca” mubah telakki edilmeye başlanması bundan.

Otuz-kırk sene önce İslâmiyet’in doğrusunu yaşamak daha kolaydı. İhtilâlci dinsizlerin taarruzlarından hanelerimiz daha korunaklı idi. Kemalistlerin komünistlerle birlikte organize ettikleri sinema, tiyatro, dans ve diğer sefih eğlenceler evlerimizin dışındaydı. Köroğlu’nun, “Tüfek icad oldu, mertlik bozuldu” dediği gibi, elektronik aletlerin sefihlerin eline geçmesiyle, dindarlar büyük sıkıntıya girdi. Buna ihtilâlcilerin toplumun üzerine ikide bir boca ettiği korkuları da ilâve ettiğimizde, zamanla sefih Avrupaî hayat tarzının, mahrem hayatın detaylarına kadar nüfuz ettiğine şahit oluyoruz.

Peki zaruret ne idi?

Bediüzzaman Hazretleri kendilerine “yeni hayat”ı teklif eden aracı hocalara ve komutanlara diyor ki: “Zaruret su-i ihtiyardan gelse, kat’iyen doğru değildir, haramı helâl etmez.” Zaruretin su-i ihtiyardan gelmemesine, meczup bir çocuğun sebep olduğu katli örnek veriyor. Ve diyor ki: “Ekmek yemek, yaşamak gibi zarurî ihtiyaçlar haricinde başka hangi zaruretler var? Su-i ihtiyardan, gayr-ı meşrû meyillerden ve haram muamelelerden tevellüd eden hareketler haramı helâl etmeye medar olamazlar. Sinema, tiyatro, dans gibi şeylerde tiryaki olmuş ise, mutlak zaruret olmadığı ve su-i ihtiyardan geldiği için, haramı helâl etmeye sebep olmaz.”

Bediüzzaman’ın şu satırlarının bize sunduğu adeseden zamanımıza baktığımızda, haram fiillerin fütursuzca sergilendiği sinema, tiyatro ve dansın evlerimizin baş köşesine konduğunu görmeyenimiz var mı? Bir haram bakışın veya lokmanın harap ettiği hayatların hikâyeleriyle büyümüş hoca, sofi, öğretmen, gazeteci veya dinî cemaat mensuplarının yükleri biraz daha mı ağırlaşıyor?

Biz zaruret diyebiliriz... “Hangi zamanda yaşıyorsunuz” diyerek, taviz vermek istemeyeni ta’n edebiliriz. Fakat İslâmdaki haramlar ve helâller o kadar sabit ve sarih ki... Onlar değişmiyorlar. Tıpkı güneşin doğuşu ve batışı gibi... Tıpkı inandığımız Cennet ve Cehennem gibi…

İşin doğrusu, semavî kanunları dinlemeyen sefih Avrupa medeniyetiyle aramızdaki mesafeyi iyi ayarlamak olmalı. Zaruret diyerek Kemalizmin sunduğu hayallerden yiyip-içen veya oynayanlardan hangisi mutlu oldu ki? Helâl rızkına faiz karıştıranların hangileri son demine kadar zengin ve mutlu olabildi ki? Dinsiz Batı medeniyetiyle Kemalizmin bizi hem mutsuz, hem fakir ve hem de herşeye muhtaç birer dilenci haline getireceğini artık görmemiz lâzım...

10.12.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.12.2010) - Almanya'daki Müslümanları kim rahatsız ediyor?

  (03.12.2010) - Troçkicilerin 11 Eylül’e balans ayarı veya Wikileaks hikâyesi

  (29.11.2010) - NATO çocuklarını ne zaman vuracak?

  (26.11.2010) - NATO bir savunma ittifakıdır...

  (22.11.2010) - AKP ve adalet mefhumu...

  (19.11.2010) - Ciddî meseleler veya gayr-i ciddî insanlar

  (15.11.2010) - Fransa mı, İsveç mi?

  (12.11.2010) - Olmadı Hayrünnisa Hanım, olmadı...

  (05.11.2010) - Komünizm öldü mü?

  (01.11.2010) - Zafer Bey’in çıkış noktası...


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.