"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geldi, geçti ömrüm benim, ah!

Abdullah ŞAHİN
02 Ocak 2012, Pazartesi
Ömür dediğimiz ne ki? Seneler bir rüzgâr gibi gelip geçiyor. Kültürümüzün vazgeçilmez şahsiyetlerinden büyük mutasavvıf ve halk ozanı Yunus Emre gönül telimizi titreten namelerinde "Geldi geçti ömrüm benim,/Şol yel esip geçmiş gibi..." diyerek insanın bir inişten koşarcasına rüzgâr gibi ömrünün geçerek ömür sermayesinin tükendiğini, diğer bir ifadeyle, adeta koşarcasına doludizgin dört nala ömür atını kamçıladığını ve her an bir adım daha kabrine yakınlaştığını ifade ediyor.
Mevcudat içinde insan olarak yaratılıp türlü vazife ve hikmetlerle dünyaya gönderilmenin fıtrî bir gereği olarak insan; milletler ve topluluklar halinde yaşamaya mecburdur. Millet ve topluluk olmayı devamlı kılan ise toplumu meydana getiren fertler arasındaki güçlü iletişim bağlarıdır; onlar olmadan güçlü ve devamlılığı olan bir toplum bilinci oluşturma adeta imkânsızdır. Ortak değerleri sahiplenmek, sevgi, kardeşlik, yardımlaşma, emniyet ve himmetini milleti için tahsis etme, vb. hususların hayata geçirilmesiyle gerçekleşir.
Yukarıda saydığımız birlikteliklerden, insanı ve toplumları ayakta tutan en güçlü ve önceliği olanı ise şüphesiz ki sevgidir. Sevginin katıksız olanı ise, karşılığında dünyevî menfaat olmayan, rüşvetsiz sevgidir. İnsanlar bu sevgiyi en ileri boyutlarda ifade için “Seni ruhum ve canım kadar seviyorum, sen benim için canımdan çok daha değerlisin, sen benim ruhumsun, sensiz olamam, vb.” kıymet ifade eden sözler söylerler.
Tabiî ki insanın, ataların dediği gibi “eti yenilmez, gönü giyilmez” ruhu ve onunla dışa akseden güzellikleri olmasa, eti de gönü de beş para etmez. İnsan, ihtiyaçları açısından cesetruh dengesi diye ifade edilen ve kendisini ayakta tutan bu dengeye ehemmiyet vermeyip, tüm himmetini fenaya mahkûm olan cesedine ehemmiyet vererek maddemânâ dengesini bozarsa insan olma keyfiyetini de kaybeder.
İşte yeni bir yılda bu duygular içinde, yılları ve yılbaşlarını dar kalıplara hapsederek, başkalarını incitecek ve kendimize zarar verecek davranışlardan vazgeçelim. Elimizi şakağımıza dayayıp, geçmiş ömrümüzün hata ve yanlışlarından ibret alıp günahlarımıza pişman olarak, geri kalan ömrümüzü hem maddî, hem de manevî olarak hayra ve güzelliklere tanzim ve kanalize edelim.
Ömür sermayesini kullanma ve hayra kanalize etmede bize şaşmaz ve şaşırmaz bir pusula olan büyük Kur’ân müfessiri Bediüzzaman Sözler adlı Kur’ân tefsiri’nin 17. Söz’ünde zamana karşı insanın aldanmasını ne güzel ifade eder:  “Eyvah! Aldandık. Şu hayatı dünyeviyeyi sâbit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zâyi’ ettik. Evet şu güzerânı hayat bir uykudur; bir rü’ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider...”
Öyleyse bu düşünce ve hakikatlerden ibret alarak yeni bir ruhla, ileriye doğru, maddîmanevî, adımlar atarak yeni yıla veya yıllara bir anlam katalım.
Değilse, atalarımızın dediği gibi deliye her gün bayram (ve dahi yılbaşı…)
Yeni yıl hepimize yeni ufuklar açsın, hayırlar ve mutluluklar getirsin!
Okunma Sayısı: 2583
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı