Olağan dönemlerde seçimler demokrasi şölenidir ve bir müsabakadır.
Önümüzdeki seçimlerde ise sadece bir demokratik müsabaka yapılmayacak, aynı zamanda gerçek bir “demokrasi mücadelesi” verilecek.
Bu tür dönemlerde Yeni Asya okuyucularının vazifesi büyüktür. Küçük gibi görünen içtimaî hayata dair işleri ve hizmetleri de büyüktür.
Meselâ yerelde siyasilere ve bilhassa bu dönemde muhalif siyasilere yapılan ziyaretler fevkalâde kıymetlidir.
Kanaatimizce bu dönemde bu ziyaret listelerine yereldeki “kanaat önderleri”ni de dahil etmek lâzım. Hatta bürokratlardan da uygun bir biçimde randevu isteyip kabul edenleri ziyaret edip cesaretlendirmek lâzım.
Yeter ki bunlar meşveretle yapılsın. Zira hakkı verilmiş bir istişareyle kim ne yapsa güzeldir.
Ama bilhassa gençlere kanaatimizce başka bir görev düşüyor.
Tecrübelilerin sosyal medyada bir saatte okuyup yazdıklarını onlar birkaç dakikada yapabiliyorlar.
Gözleri, algıları, parmakları iyi çalışıyor.
O halde gençlerimizin bu manevî zenginliğin zekâtını, bilhassa bu dönemde, kırka bir değil ona bir olarak vermeleri lâzım.
Birinci iş medyadaki ve sosyal medyadaki trolleri takip etmek her paylaşımlarını makul biçimde yorumlayıp onları teşhis etmek.
Gerçekten, bizim de sosyal medyada takip ettiğimiz bazı trollerin son zamanlarda yaşadığı moral bozukluğu ve çöküntüleri görünce, insan, onlar adına üzülüyor, hakikat namına seviniyor ve istikbal hesabına ümitleniyor.
Bu çöküşü hızlandırabilmek için samimî kişilerce oluşturulmuş gerçek hesapların etkileşimleri çok önemli görünüyor.
Yani bu alanda “bir” asla “bir” değil. Hele yan yana ve omuz omuza vermiş üç adet bir asla yüz on bir değil.
İkincisi Reels videoları ve benzeri videolarla kamuoyunu güçlendirmek ve cesaretlendirmek. Ekipler kurarak organize hareketlerle kamuoyu oluşturmak ve yönlendirmek.
Üçüncüsü de başta İbrahim Özdabak olmak üzere çizerlerin ve yazarların, tek adamlığı ve sonuçlarını basit ve vurucu çizgilerle anlatan bazı çizgilerini ve sözlerini sosyal medyaya taşımak ve sık ve hatta virütik şekilde paylaşılmasını sağlamak.
Bizim kuşak, gençliğinde 12 Eylül’e ve Anayasasına karşı durmuş olmanın manevî meyvesini dünyada da yiyor.
Ya şimdiki Y ve Z nesli?
Sizin torunlarınıza anlatacağınız sade kahramanlık öykünüz nedir?
Ya da şöyle soralım: Ey dün bu köşede Furkan Alyakut’u okumuş olan genç kardeşler; siz, bugünlere dair olup ileride anlatılacak olan o kahramanlık hikâyelerinin neresinde olmak istersiniz?