10 Eylül 2011, Cumartesi
Kur’ân-ı Kerim başlı başına mu'cizedir. Bunu anlamak için Kur’ân’ı görmeliyiz. Ona yalnızca bakan değil de gören gözler olmalıyız. Görmek ile bakmak arasındaki farkı biliyoruz. Yalnızca bakan insan bir şey anlamaz. Gören insan anlar. Kur’ân’a herkes bakıyor. Ancak görenler ayrı bir ilham ve lezzet alıyor. Evet, Kur’ân’ı görmek gerek. Meselâ Rum Sûresi 21. âyete baktığımızda okur geçeriz. Ancak gördüğümüzde neler görürüz neler.
Yüce Allah (cc) bu âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Kendileri ile sükûnete kavuşasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi (meveddet) ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”
Şimdi bu âyeti gelin bir tefekkür ve ayrıntılı bir şekilde mütalâa edelim. Âyette önce, sükûnetten bahsediliyor. Sükûnet nedir? Sükûnet Arapça bir kelimedir. Sükûn’dan gelir. Sükûn ise “hareketsizlik, durgunluk” demektir. Sükûnet ise, “huzura kavuşma, sessiz ve sakin bir ortamda yaşama, rahatlama demektir.” Allah-û Teâlâ Hazretleri (cc) Rum Sûresi 21. âyetin ilk kısmında; “kendileri ile sükûnete kavuşasınız diye türünden eşler yaratması”ndan bahsediyor. İnsan sükûnete ne zaman kavuşur? Dağdağalı, fırtınalı, hareketli ve hızlı geçen bir hayattan sonra... Bu dönemin insanın hayatının hangi zaman dilimine rastladığını herkes biliyordur. Bu dönem ister erkek, isterse kadın olsun, insanın evlenmeden önceki dönemidir. Yani gençlik dönemidir. Allah (cc) bizlere şunu söylüyor, “Fırtınalı, dağdağalı, hareketli ve hızlı geçen gençlik döneminden sonra sükûnete kavuşmanız için kendi türünüzden eşler yarattım. Öyleyse evlenin ve huzura kavuşun.” Zaten evliliğin ilk dönemi sakinleşme, rahatlama ve huzur bulma devresidir.
Gelin, âyet-i kerimenin ikinci kısmını görelim. Burada da; Yüce Allah (cc) “Aranızda bir sevgi (meveddet)” yarattım diye buyuruyor. Bir insanın evlenmesi ve rahata kavuşmasıyla iş bitmiyor. Hatta, insan evlenmeden de rahata kavuşabilir. Deyim yerindeyse anlık zevklerle de sakinleşebilir. Ancak bu rahata kavuşma, bu sakinleşme kısa süreli, geçici olur ve insanı mutlu etmez. İnsanı bir ömür boyu huzur ve sükûn içerisinde tutmak gerek. İnsanı bir ömür boyu rahat içerisinde yaşatmak gerek. İnsanı bir ömür boyu huzur ve sükûn içerisinde tutmanın yolu da, ancak sevgiden geçer. Bir ailede karı koca arasında sevgi oldukça, mevcut huzur ve sükûn bir ömür boyu devam eder.
Gelelim sözkonusu âyetin üçüncü kısmına. Âyetin üçüncü kısmında “sevgiden sonra merhametten” bahsediliyor. Allah, “eşler arasında merhamet var ettim” diye buyuruyor. Demek ki, ailede karı koca arasında sevgi de yetmiyor. Bunun üzerine bir de merhamet gerekmektedir. Gerçekten de, evliliğin özellikle ileriki dönemlerinde merhamet daha da önem kazanıyor. Karı koca yaşlanıyor. İster istemez hastalıklar baş gösteriyor. Yardımlaşma ve dayanışma daha çok ön plana çıkıyor. Şimdi bunlar için sevginin yanında bir de merhamet gereklidir. İşte, Allah (cc) bunu da var ediyor.
Mezkûr âyet üzerindeki tefekkürümüz devam ettikçe aklımıza, gönlümüze neler doğuyor neler! Yukarıda esas olarak üç kavramdan bahsettik. Birincisi sakinlik (sükûnet), ikincisi sevgi (meveddet) ve üçüncüsü merhamet’tir. İnsanın evlilik hayatını üçe ayırdığımızda da bu üç kavramın aşama aşama geçerli olduğunu görmekteyiz. Meselâ, evliliğin ilk yılları, buna ilk 10 yıl diyelim, huzur bulma, sakinleşme, rahatlama yıllarıdır. Çokça derler ya, “evlenmeden önce fırtınalı hayatı vardı. Evlendi değişti, çok sakin bir adam oldu.” İşte onun gibi bir şey bu. Gelelim evlilikteki sonraki yıllara. Rahatlama yıllarından sonra sevgi daha çok öne çıkmaya başlar. İnsan evlendiği kişiyi bir huzur bulma, bir sükûnete kavuşma kişisinden daha çok sevdiği ve muhabbet duyduğu insan olarak görmeye başlar. Diyelim ki bu döneme de, evliliğin ilk 10 yılından sonraki 20 yılı diyelim. Şimdi, evlilikten itibaren 30 yıl geçti. 25 yaşında evlenen karı koca 55’li yaşlara ulaştılar. Bu yaşlardan sonra ne başlar? Yaşlılık. Yaşlılık esasta hastalıklar ve yorgunluk dönemidir. İşte insan bu yaşlarda sevgiyle birlikte merhamete de ihtiyaç duyar. Hatta, merhamete daha çok ihtiyaç duyar. Âyet-i kerime de bu üç kavramdan, bu sıra içerisinde bahsedilmesi kesinlikle bir tesadüf olamaz. Bir hikmeti vardır. Tefekkür ettikçe hikmetler daha çok ortaya çıkıyor.
Allah, “Karı koca arasında sükûnet, meveddet ve merhamet var etmesini kendisinin kudret delillerinden bir delil olarak” belirtiyor. Bunu da akl-ı selim sahibi ve yüreği paslanmamış herkes anlar. Çok şükür bizler bunu idrak ediyoruz.
Evet, daha bitmedi. Rum Sûresi 21. âyetini tefekkürümüz devam ediyor. Âyetin son kısmı şöyledir: “Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” Allah düşünen fertlerden değil, düşünen toplumdan bahsediyor. Burada da şuna işaret var. Toplum olarak kurtuluşun yolu aileden geçer. Mutlu aile kurmanın formülü de “sükûnet, meveddet ve merhametten” geçer. Allah (cc) ayan beyan buyuyor; “mutluluğun başka bir çaresi ve yolu yoktur. Öyleyse ibret alın.” Bir kişi değil, iki kişi değil, herkes ibret alsın, bütün toplum ibret alsın.
Sözkonusu âyet üzerindeki tefekkürümüzde ulaştığımız bir nokta daha var. Evliliklerdeki sükûnet, sevgi ve merhamete dikkat çeken bu âyet Rum Sûresinde yer almasının dahi hikmeti olduğunu düşünüyorum. Bilindiği üzere, ailenin çöküşü, evliliklerdeki ayrılıkların çoğalması, karı koca arasındaki sükûnet, sevgi ve merhametin azalması önce gelişmiş Batı toplumlarında başlamış bir olaydır. Rum dediğimizde de esasında Batı aklımıza gelmektedir.
Âyetteki hikmetler, gerçekten bitmek bilmiyor. Bu âyetin sûre içerisindeki sırası dahi bir hikmettir. Âyetin sırası 21. Buradan da yaşadığımız yüzyıla yani 21. yüzyıla işaret olduğunu düşünmekteyim. 21. yüzyılın en önemli özelliği nedir? Aile kavramının yıkılmaya yüz tuttuğu, karı koca arasında huzursuzlukların arttığı, ayrılıkların çoğaldığı bir yüzyıldır. Nerdeyse huzurun, sükûnun, sevginin, merhametin kaybolduğu, ortadan kalktığı bir yüzyıldır. 21. yüzyılda yaşayan fertlerin kurtuluşu nasıl olacaktır. Nasıl olacağı bu âyette ayan-beyan belirtilmektedir.
21. yüzyılda yaşayan kişilerin mutluluğu için evlilikler teşvik edilmeli ve gençler huzur ve sükûnete kavuşmalıdır. Evlendikten sonra da, ailede sevgi ve merhamet bir ömür boyu sürmelidir. Vesselâm.
Okunma Sayısı: 12666
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.