"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Heyetin hilafeti mi şahısların saltanatı mı?

Ahmet BATTAL
26 Haziran 2025, Perşembe
Dünden devam:

Bediüzzaman Ankara Hükümetine yaptığı “Hilâfeti de Ankara’ya alın ve bir heyetin üzerine yükleyin” teklifinden kısa süre sonra gidişattan ve siyasetten ümidini keser. “Değiştim, Yeni Said oldum, sizinle çalışamam, ama size ilişmem de” diyerek din/iman hizmetine devam etmek üzere Ankara’dan ayrılıp Van’a döner ve hatta vaizlik kadrosu dahi alır. 

24 Temmuz 1923’te Lozan görüşmeleri sonuçlanır. 4 Ekim 1923’te İngilizler İstanbul’u tamamen terk eder.

Ardından Ankara hükümeti yeni rejimin adını şeklen de koyar ve 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti ilân eder. Aynı gün “tekten seçmeli(!)” seçimle demokrasisiz cumhuriyetin göstermelik cumhurbaşkanı seçilir. 

Dört ay sonra, 3/6 Mart 1924’te, görünüşe göre hilafetin de Ankara’ya intikali amacıyla bir kanun çıkarılır. 

Metin şöyle: 

“Halife halledilmiştir. Hilafet Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır.”

Meclis bu Kanunla açıkça demektedir ki “Ankara’daki Meclis Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hükmî şahsiyeti halifelik vazifesini üstlenmiştir ve bu vazifenin de şuurundadır. İstanbul’daki şahıs halifeye artık gerek yoktur. Halifeyi koltuğundan kaldırdık, ailesiyle beraber yurt dışına sürdük, tahtını da çöpe attık.”   

Bu kanun, görünüşte, Bediüzzaman’ın ve heyet halifeyi gerekli gören diğer ulemanın fikrine ve teklifine uygundur. 

Ama Bediüzzaman bir şeyleri görmüş ve Ankara’dan çoktan ayrılmıştır. 

Nitekim hilafetin güya Ankara’ya getirilmesinin hemen ardından devrim kanunları furyası ve devleti laikleştirme ve toplumu sekülerleştirme (lâdinîleştirme) uygulamaları başlar. Meclisin hilâfet görevini yapamaz hale getirilmesi için gerekenler hızla yapılır. 

İstiklâl adına girilen yolda İslâm dünyası ile bağlar kesilir. 

Böylece şeklen halife olan Meclis fiilen halifelikten uzaklaştırılır.

Kanaatimizce, o tarihten bu yana laiklik ilkesi çerçevesinde yaşanan bütün gerilimler aslında Meclisin yeniden hilâfeti üstlenmesi ya da üstlenmemesi tartışmalarının sonucudur.

Bu meselede bugün siyaset ne der? 

“Halkçıyız” diyen inkılapçılar “demokrasi ile laiklik çelişirse, gerekirse darbe yapılır ve laiklik muhafaza edilir” der. 

Milliyetçilerin ve Siyasal İslâmcıların kafası karışık. Zira “şahsiyetçilik” ve “tek adam”cılık onların da ruhlarına sirayet etmiş. 

Demokratlar ise vicdan hürriyetinin ve demokratlığın gereği olarak millete inanır ve “siz isterseniz Mecliste kanun çıkarıp Şeriatı bile getirebilirsiniz, yani Meclis o kanuna uygun olarak yeniden halife olabilir” der. 

İşte bu sebeple İslâm dünyasına her şeyden önce her basamakta meşveret ve şûra lazım. 

Okunma Sayısı: 1317
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Müjdat Bayar

    27.6.2025 04:47:39

    Siyasal İslam ifadesini kullanmayı doğru bulmuyorum. Bu tanımlama, ekseriyetle seküler kesimin dilinden düşmez. İslam'ı menfi tedaiye sebep olan kelimelerle birlikte kullanmak, murat başka olsa da, hoş olmuyor. Artık kalıplaşmış diye istimal etmemek lazım.

  • Mehmet Kaşlıoğlu

    26.6.2025 22:26:24

    Sayın Ahmet Battal ! Hilafet meselesi hakkındaki makalelerinizi okudum.Fevkalâde istifade ettim.Üstad Bediüzzaman'ın nihayet derecede ilmî efkâr ve kanaatlerinden feyz alarak kaleme aldığınız bu izahat benim gibi dostları memnun ve mesrûr ettiği gibi her yazınıza itiraz eden muhalif zevatı da rahatsız etmiştir.Varsın öyle olsunlar. Zira" Meyveli ağaç taşlanır " Âlemin lisanında gezer bir hakikattir. Müfrit tarafgirlik,inat ve haset insanın gözüne perde olup gerçekleri görmesine mümanaat ediyor.Gözünü kapayan yalnız kendine gündüzü gece yapar.Sırası gelmişken söyleyeyim; üslûbunuzu çok beğeniyorum !

  • nagehan

    26.6.2025 20:01:27

    "Nurcular bile biraraya gelemiyorken nasıl olacak ki bu iş" diyen sn Salih Baş'ın bu haklı serzenişi(neden cemaat içi ayrılık?!) için bir cevabı olan..!? // Selâmet ile.

  • Hüseyin İlhan

    26.6.2025 13:32:37

    Tefessüh etmiş din mensupları 2.Dünya harbi sonrası önce Atom,çelik ve enerji birliği ile maddiyatlarını düzeltmek,ülke ve milletlerini refaha kavuşturmada,kalkınmada bir olmuşlar. Bilahare AET olarak tekamül eden birlikleri bugün ise siyasette dahi birlik halinde olmalarını sağlıyor(içlerinde çook farrklı inanç,düşünceler olsa dahi maddiyaten,cemiyetleirnin bekası huzuru için hak,hukuk,adalet esaslarına riayet edelim demişlerdir. Bizde bırakın aalem-i islam birliği'inşaallah ümit varız ,geç de olsa sağlanacaktır.,henüz ülke içinde sağlanmamış amma güya din adına ahkam kesenler aslında dindarları da birçok parçaya bölüp,necis siyasi emelelrine alet edip güçsüz kılanihanet sahipleri değil mi.

  • Raşit örenel

    26.6.2025 11:43:54

    Ahmet Hocam evvela son cümleniz hilfet konusunda da yeterli ve gerekli mesajı veriyor, tebrik ederim. Fakat hilafeti ilga eden ifade başka bir manaya geliyor gibi, kastedenler diyor ki: "Hilafetle murad edilen idari hüviyet, hükümet ve cumhuriyet kavramlarının manasında esas ve tabii olarak zaten bulunuyor, bu itibarla hilafeti tamamen kaldırıyoruz, zira gerek kalmıyor, dini mahiyetiyle meclis uhdesine alıyor değiliz." Yani ne o zamanda ne şu anda mecliste hilafet görevi mevcut değil idi ve değil. Resulullah’ın (ASM) vefatından sonra Ashab nasıl hak ve hüda üzerinde ittifak ve ittihad ederek râşid hilafeti tesis ettiler ise, şahs-ı manevi bir hilafetin tesisi de hak ve hüda üzerinde müttehid bir ümmeti bekliyor.

  • Müjdat Bayar

    26.6.2025 11:00:50

    "Siyasal İslam" ifadesini kullanmaktan ictinab ediyorum çünkü İslamiyet, menfi tedaisi olan hiçbir mefhumla yan yana gelmemeli. Bu tanımlama, seküler taifenin her fırsatta dini değerlere saldırmak için kullandığı hakaret sözü oldu.

  • Salih baş

    26.6.2025 05:48:12

    Nurcular bile biraraya gelemiyorken nasıl olacak ki bu iş

  • Salih baş

    26.6.2025 05:09:02

    Artık Allah'ın hükmünü beklemek lazım

  • Salih baş

    26.6.2025 04:53:22

    Sayın yazar nasıl olacak ki herkes gruplara bölündü ve taassup oluştu zihindeki fikri parçalamak atomu parçalamaktan zor saflar oluşturuldu surlar çekildi kapılar kapandı köprüler atıldı

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı