Bazı hizmet gruplarında iman ve Kur’ân hizmetlerine ait mukaddes mefhumlar; içtimaî, ideolojik ve siyasî kavramlarla sanki yer değiştirerek ve birbirine karışarak hizmetlerde münaşaka ve malayaniyat meydana getirmiştir.
Sisteme dünya cihetiyle bakılırsa şayet, mükemmel gibi görünüyor. Fakat din cihetiyle bakılırsa şayet dini hizmetlerde ne can ve ne de heyecan görünmüyor.
Şayet üç beş kişi bir ara bir araya gelerek; o üç beş kişi bir çoban ateşi gibi bir ateşi yakıyorsa da, ateş yakıldıktan sonra, o anlık, o ateş ile birlikte beraber bir parça birbirlerinin yüzünü görebiliyorlar ve belki bir parça aydınlanıyorlar ve bir parça da ısınabiliyorlar.
Fakat daha birbirinden ayrılmadan o ateş sönmeye yüz tutuyor, derken sönüyor ve geriye sadece bir parça külü kalıyor. Halbuki dine hizmet iddiası ve idealinde olan dinî grupların asıl hedef ve maksatları dünyayı değil; dini yaşamaktı.
Nasıl ki Mesnevî-i Nuriye’de On dördüncü Reşha’da geçen; “Kur’ân’ın takip ettiği makasıd-ı esasiye ve anasır-ı asliye, ubudiyetle tevhid, risalet, haşir, adalet olmak üzere dörttür. Diğer bahsettiği meseleler ancak bu maksatlara vesilelerdir. Bu itibarla, vesilelerde yapılacak tafsilat, ol babdaki kavaide muhaliftir. Çünkü malayaniyatla iştigal, maksadı geri bırakıyor’’ dediği gibi;
Aynen öyle de; “Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanın, bu zamana mahsus bir i’caz-ı manevîsi’’ Risale-i Nur’un da bütün meselesi imandır. “Diğer bütün meseleler, iman hizmetine vesile olmalıdır. Çünkü imanî meselelerde teferruata (ayrıntı) girişme; hizmeti asıl hedefi ve maksadından saptırmaya sebep olduğu gibi; insanlarda da hayal kırıklıklarının yaşanmasına sebeptir. İşte günümüz dinî hizmet grupları hizmetlerinde yaşanan hayal kırıklığı ve handikapın iç yüzleri… Gerisini takdirlerinize havale ediyorum.