İstibdat, başına buyrukluk, kural, kanun tanımazlık; toplumu baskı altında yönetmeye dayanan düzen, baskıcılık, hiçbir hakkın ve hürriyetin bulunmadığı tek adam veya zümre yönetimidir.
Arapça kökenli müstebit; baskıcı, despot; zalim ise, haksız ve acımasız davranan, katı yürekli, kimse. Zulüm, “Bir şeyi ait olduğu yerin dışında bir yere koymaktır.” Kur’an’da küfür, şirk, kötülük, baskı, işkence ve haksızlık anlamlarında kullanılır. Zulüm, hakka tecavüzdür. Birinin malını haksızca yemek zulümdür, bir hakkı sahibine vermemek zulümdür. Zaten günlük dilde de “zalim”, merhametsiz, haksızlık, baskı yapan, gaddar ruhlu kimse için kullanılır. Zalim, hak sahiplerine hakkını vermez, baskı ve şiddetle başkalarının hakkına da tecavüz eder, her türlü şer, kötülükte bulunur.
Her akıl, vicdan ve insaf sahibi gördü, görüyor ki, bu iktidarın müstebit ve zalimliği yüz binlerce insanı mağdur etti. Delilsiz, belgesiz hapse attı; maaşına, işine, malına el koydu; geri kalan masum çocuklar için, “Ağaç kökü yesinler!” dedi. Halen enflasyon, zam ile milyonların hakkını gasp ettiğinden zalimdir…
Müstebit ve zalimliğinin bir diğer delili de benim! Şöyle ki:
Sürekli basın kartım olduğundan bir şirketten indirimli internet kullanmak istedim. “Sürekli de olsa, sarı basın kartları geçersizdir!” dediler. İşte bunlar kartımı yenilemiyor, gri pasaportumu vermiyor 7 yıldır! Ferd, âile, toplum, millet, hattâ insanlık aleyhinde tek bir yazım, hareketim yok! Kırk yıllık gazetecilik hayatımda “iki tekzip” aldım; onlar da doğru idi, ancak haber kaynaklarımı korumak için yalanlamadım, ele vermedim, ben tekzip yedim!
O zaman suçum ne ki, sürekli basın kartım olduğuna göre, haydi haydi yenilenmeliydi. Gerekçesini soruyorum: “Araştırıyoruz!” diyorlar. Traji-komik değil mi? 15 Temmuz 2016 darbe-i münafıkanesinde darbecilikle hiç alakası olmayan yüz binlerce ev hanımı, çoluk, çocuk, sıradan öğretmenleri bir gecede tesbit ettiniz! Basın kartımı yenilememek için aradığınız ‘suç’u 7 yıldır bulamadınız mı? Kaldı ki, kırk yıldır yazdıklarım, konuştuklarım, faaliyetlerim herkesin gözü önünde. 1986 yılından beri de Nur hareketi ile alâkası olmayan, ancak, Risale-i Nur’u “tekelleştirmek, devletleştirmek, Kemalizmle barıştırmak” isteyen komiteler aleyhinde yazdığım yüzlerce yazı ve konuşmalarım da ortada! Hâlâ neyi araştırıyorsunuz ey müstebit zalimler! Elbette hukuk önünde hesaplaşacağız! Yine de, müstebit ve “Zalimler için yaşasın cehennem!”