Bütün istek, talep ve arzuların genel adı duadır.
“Dea” kelimesinden mestar olarak gelen kelime olup, bir ihtiyacın giderilmesini istemek manasındadır.
Aynı kelime, hayır dua etmek, beddua etmek, çağırmak, isim vermek, yardın istemek manalarına da gelmektedir.
Seslenmek, çağırmak, yardıma çağırmak, Allah’a yalvarmak, O’ndan dilekte bulunmak, O’na yakarmak.
Çağırmak, itmek, getirmek, istediği bir şeyi belirtmek, yüceltmek, çağırmak, ta’zim etmek, Allah’a karşı rağbet, niyaz, yalvarış, tazarru, Allah’tan istikamet ve hidayet istemek, birisini bir şeye sevketmek anlamları da vardır.
Istılahi olarak dua, Allah’ın yüceleği karşısında kulun aczini itiraf etmesini sevgi ve ta’zim duyguları içinde lutuf ve yardımını dilemesini ifade eder.
Bir başka tarife göre: “Dua, bir şeyin yapılmasını veyahut yapılmamasını, Allah’ı medih, sena, övgü yollu ve kulun zillet ve ihtiyacını ifade eden bir dil ile istemeden ibarettir.”
Duâ, kulluğun esası, özüdür. İnsanların dünyaya gönderilmesinin hikmetlerinden birisi duâdır.
Kadıyü’l-hacât olan Cenâb-ı Hak, “Duanız olmasa ne ehemmiyetini var?”1 emrederek, “Bana duâ edin, size cevap vereyim”2 buyurarak kullarını duâya dâvet eder.
Dua, kulun aczinı anlayıp kulluğunun gereği olan her meşru ihtyaç ve arzusunu Allah’a havale edip O’ndan istemesi, demektir.
Bu zaviyeden bakıldığında dua “Bir sırr-ı asim-i ubudiyettir. Belki ubudiyyetin ruhu hükmündedir.3”
Kulluğun büyük bir sırrı ve kulluğun ruhu.