"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Duyu ve duygulardan imana yolculuk

Ali FERŞADOĞLU
19 Mart 2020, Perşembe
Her duygu, duyu ve organımızın, âlet ve cihazımızın farklı bir görevi var; göz görür, kulak işitir, dil tadar; ciğer hava teneffüs eder; mide yiyecekleri hazmeder.

İç organlarımızın yanı başında bir organımız daha vardır: Kalp. Kalbimiz, maddî yönüyle bedenimizin en ücra köşelerine kadar kan pompalar.

Manevî cephesiyle ise, sevgi-düşmanlık, şefkat-nefret, sebat-inat, cömertlik-cimrilik gibi olumlu ve olumsuz duyguların ve imanının üretim merkezidir.

İnsan maddî hayatında, her anda havaya, her vakit suya, her zaman ve her gün gıdaya, her hafta ışığa muhtaç olduğu gibi; rûh cephesi de Kur’ân’da zikredilen bütün mânevî gıdalara (imân-ibâdete) muhtaçtır. Kalbimizin görevi ise, Yaratıcına iman, marifet ve sevmekle görevli.

Mahiyetine baktığımızda, iman ve sevgi için yaratılmış olduğunu görürüz. Diğer duygularımız da insanın tekâmül etmek için insana takıldığını anlıyoruz.

Keza, kalp ve vicdan, ebedî yaşamak ister. Dolayısıyla şu soruların cevaplarını ararız: Ben kimim, nereden geliyorum, nereye gidiyorum, bu dünyada işim nedir, beni gönderen kimdir, benden ne yapmamı istiyor?

Yaradılışın ana gayesi iman ve ibadettir. Altı iman esaslarının her birisinin onlarca alt başlığı var. Her birisini araştırarak, inceleyerek akıl, kalb ve vicdanımızı mutmain ederek tahkikî imanı elde ederiz.

İman esaslarının şahı tevhid, yani Allah’a imandır. Yani, O’nu birlemektir. Yalnızca Allah birdir, O’na inanıyorum, demek ayrıdır, O’nu Esma-i Hüsnası, yani, isim ve sıfatlarının tecellileri, tezahürleriyle bilmek ayrıdır.

Elbette bilmekten, bilmeye; tanımaktan tanımaya fark vardır. Tıpkı, ilkokul öğrencisinin, orta, lise talebesinin de matematik bilmesi veya üniversite talebesi ve matematik profesörünün bilmesi farklı olması gibi. Biz Mimar Sinan’ı bir mimar olarak biliriz, tanırız. Mimar Sinan üzerinde uzmanlaşan bir mimar onu bütün eserleri, özellikleri ve sair sıfatlarıyla tanır. Tevhid’in esası Allah’ı bütün isim ve sıfatlarıyla bilmektir, tanımaktır. Tevhit, teslisten uzak bir inanma biçimi olduğu gibi, şirk-i hafi diye tabir edilen gizli şirkten de uzaklaşmaktır. Yani, hiçbir şeyi sebeplere vermemektir, kendi kendisine oldu diye düşünmemektir, tabiat yaptı gibi bir anlayışa sapmamaktır.

İbadetlerin şahı ise namazdır. Zira, imandan sonra en büyük hakikattir. Diğer İslâm şartları ve bunların da onlarca alt başlığı vardır.

Okumak, ilim, tefekkür, meşrû sanat, helâl kazanç, insanları iman-Kur’ân hakikatlerine dâvet ile hizmet etmek de ibadettir.  

Okunma Sayısı: 1349
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı