Kur’ân’da ve Sünnette yemin ve bey’at (biat) Sözümüze kuvvet verip muhatabımızı ikna etmek ve güvenini sağlamak için yemin ederiz, yemin ettiririz.
Kur’ân-ı Kerim’de, Halık-ı Kâinat olan Cenâb-ı Allah, bizzat Kendi yüce ismi üzerine yemin ettiği haber verilir: Peygamberlerine, peygamberlerin yaşadığı veya vahyin geldiği beldelere, meleklere, Kur’ân’a, kıyâmet gününe, kâinâtta var olan önemli varlıklar üzerine, meselâ kaleme, gökyüzüne, güneşe, aya, geceye, sabaha, kuşluk vaktine, ikindi vaktine, yıldıza, havaya ve bitkilere1 yemin edilir. Bu yeminler; ayeti kerimelere îmân ve güvenleri sağlamak, mühim varlıklar ve hadiseler üzerinde tefekküre teşvik etmek, nîmetleri hatırlatmak üzere insanları iknâ ve muhtemel şek ve şüpheleri izale ve daha pekçok hikmetlere binaen yapılır. Peygamberimiz de (asm), sık sık, “Nefsim kudret elinde olan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim!”2 şeklinde yemin ederdi. Bir kimseye bir hususta bağlılığını bildirme, söz verme anlamında olan bey’at, biat da yemin sayılabilir. İslam tarihinde ilk biat, hicretten iki sene önce, Akabe denilen yerde; Medineli Müslümanların, Peygamberimizle (asm) “Allahü tealaya ortak koşmayacaklarına, ayıplanmak ve rızık korkusuyla çocuklarını öldürmeyeceklerine, zina yapmayacaklarına, hırsızlık etmeyeceklerine, iftiradan sakınacaklarına ve daha başka hususlara dair” biat ettiler, söz verdiler.3 Peygamber Efendimiz (asm), “Allahü Teâla, bana biât yapılmasını emretti!”4diye seslenerek, Rıdvan Ağacı diye isimlendirilen Semüre ağacı altında durdu. Müslümanları teker teker, çarpışmaktan yüz çevirmeyeceklerine, Allah ve Resûlü yolunda canlarını fedâ edinceye kadar savaşacaklarına dair biât ettiler.5 Bîat’tan bir tek kişi kaçındı: Münafıklardan Cedd bin Kays.6 Cenâb-ı Hak, bu biâtta bulunan Müslümanlardan razı olduğunu Kur’ân-ı Kerim’de şöyle beyân eder: “Yemin olsun ki, o ağacın altında sana bîat eden mü’minlerden Allah râzı oldu. Kalblerinde olanı bildiği için Allah onların üzerine sükûnet ve emniyet indirdi ve onları yakın bir fetihle mükâfatlandırdı. Elde edecekleri pek çok ganimetleri de onlara nasip etti. Çünkü Allah’ın kudreti her şeye galiptir ve hikmeti her şeyi kuşatır.”7 Bugün, kanun ve ahlâki gereklilik olarak, resmi ve özel müesseselerde çeşitli şekillerde “sadâkat yeminleri” yapıldığını, yaptırıldığını müşahade ediyoruz. Yarın: Bediüzzaman’ın talebelerine yaptırdığı “sadakât yemini.”
Dipnotlar: 1-Hicr 92; Yâsîn 1; Tûr 1; Beled 1; Sâffât 1; Nâziât Sûresi, 1-2; Vâkıa 77; Tûr 2; Kıyâmet 1; Kalem 1; Burûc 1; Târık 1; Şems 1; Şems 2; Leyl 1; Fecr 1; Duhâ 1; Asr 1; Necm 2-Buhari, Büyû’ 102, Mezalim 31, Enbiya 49; Müslim, İman 242, (155); Ebu Dâvud, Melâhim 14, (4324); Tirmizi, Fiten 54, (2234). 3-Akabe Biatları, hicretin altıncı senesinde yapılan Biat-ı Rıdvan. 4-Sire, 3:330; Taberî, 3:77. 5-Sîre, 3:330. 6-A.g.e., 3:330. 7-Fetih Sûresi, 18-19.