Avrupa Nur Cemaati, gelenekselleştirdiği Bediüzzaman’ı Anma Toplantısı’na bu sene için de niyet ettiğinde, şehrin büyük toplantı salonundaki program bayramdan sonra olarak kararlaştırılmıştı.
Bu organizasyon, aynı tarihteki başka organizasyonlarla çakışınca, bize 8 Haziran 2025 kalıyordu ki, bu senenin Kurban Bayramı’na denk gelmişti. Bu organizasyonu yapmak ile yapmamak arasında kalan cemaat, fedakârlığı seçerek iki bayramı birleştirmeye karar vermişti…
Endişeler boşunaymış. Teşvikler, tevafuklar ve tekbirler bir araya gelince, Avrupa’nın dört bir köşesinden bu toplantıya gelenler, çok sevdiği kardeş ve dostlarıyla iki bayramı bir arada yaşamış oldular.
Mevsimin, ittihad-ı İslâm’ın kongresi olan Hac olması, bayrama rağmen Türkiye’den gelecek misafirlerimizin fedakârlıkları ve cemaatin büyük bir şevk ve gayretle organizasyona sahip çıkması; bize, inayet-i Rabbaniye altında olduğumuzu ve istihdam edildiğimizi bir kez daha gösterdi.
Mekân da güzeldi. İsevî ve Müslüman cemaatlerin dinî merkezlerinin bulunduğu Köln ve bu şehrin çok meşhur salonu, Bediüzzaman’ı Almanya’da öne çıkarmıştı.
Geleneksel programın ana mevzusu da merakları celp etmiş ve bilhassa Müslüman aileleri heyecanlandırmıştı. Konuşmacılarımızın, sahalarının uzmanları olmaları ise, toplantının ciddiyetini gösteriyordu.

Risale-i Nur’daki metinlerden hareketle, sosyal medya ile ferdin, ailenin ve cemiyetin uğradığı zararları müşahhas örneklerle anlatan Prof. Ömer Önbaş’ın konuşmasını; dünyamızda, teknolojide ve aktüel hayatlarımızda, sosyal medya ile uğradığımız kayıp ve zararları çerçevesinde devam ettiren Dr. Gökhan Kızılırmak meseleleri daha da müşahhaslaştırdı. Ve eğitimci Ahmet Dursun hocamız ise, sosyal medyanın aile hayatlarımıza getirdiği zararların yanı sıra, daha geniş çerçevede uğradığımız kültürel kayıpları sıraladı. Peşpeşe kürsüye gelen hocalarımızın konferanslarına olan ilginin üst seviyede seyretmesi, dinleyicilerin sosyal medya mevzusunun mahiyetine olan merakını ve aile hayatında bu dehşetli musibete karşı hangi çareleri ne şekilde üreteceğine olan şiddetli ihtiyacı göstermişti.
Bu konuşmalar, materyalist felsefenin insanlığa yönelik son teknoloji savaşının “karşı konulamaz” olmadığını, Kur’ân’ın zamanımızdaki tefsirindeki örneklerle açıklayarak; korku ile ümit arasında yavrularına sarılmış ebeveynlerin yüreklerine adeta su serpti. Ahirzaman fitnesinin hücumunun büyüklüğü karşısında, Kur’ân’ın; Marksizm’in harika teknoloji ile inşa ettiği kartondan kalelerinin Risale-i Nurlarla nasıl tutuşturulacağını aileler misaller eşliğinde dinlediler. Bu konuşmaları dinlemek için; Avrupa’da, Köln’deki salonda olma mecburiyeti de kalkmıştı. EuroNur TV ile Yeni Asya TV’nin modern cihazlar eşliğindeki işbirliğiyle; konuşmalar, zamanın ve mekânın sınırlarını aşmış oldular… Okuyucularımız her zaman ulaşabilirler.
İki bayram üst üste gelir de musikimiz olmaz mı? Yirmi altı senedir, sebat ve fedakârlıkla adeta tarih yazan “Biz Bize Musiki Topluluğu”nun muhteşem heyeti, Avrupa Nur Cemaati’nde yetiştirdiği yeni katılımcılarıyla bu sene farklı bir sayfa açtı. Abdülkadir Meragî’den Aşık Veysel’e, Anadolu’nun seslerinden Balkan türkülerine ve bilhassa Hicazî tekbirleri takiben takiben esen rûzigârlar, Katoliklerin mukaddes şehrine Muhammedî (asm) bir tad, bir koku getirdiler… Ve söylemeden geçemeyeceğim bir manzara daha var: Bediüzzaman’ın talebelerinin bu geleneksel bayramlarda sessleriyle bizatihi iştirak ettiği Biz Bize heyetinin ilâhilerine ve deyişlerine (Abdülmuhsin Konevî’den Selâhattin Akyıl, Cemil Çelik, Ali Demirel, Hasan Okur ve Mehmet Kutlular gibi..) bu sene de üç yaşından doksana merdiven dayamışlara kadar eşlik ettiler. Nur’un bu gurbetteki geleneksel yirmi altıncı bayramı geride kalırken; Londra’dan, Paris’ten, Berlin’den, Münih’ten ve İsviçre’den gelmiş Avrupa Nur Cemaati’nin hasret yüklü fertleri büyük bir mutlulukla salondan ayrılıyorlardı.
Bu geleneksel bayramın en büyük özelliklerinin başında, bu vesile ile salonda hanım kardeşlerimzin; tarihiyle birlikte mutfakların, sofraların ve lezzetlerin onlarcasını burada sergilemeleri geliyor. Anadolu’nun lezzetlerini kısmen Avrupa ile entegre etmiş üçüncü neslin mutfak maharetini merak edenlerin bu bayramları asla kaçırmamaları gerekiyordu.