“İlahiyata, imam - hatibe, Kur’ân kursuna, İslâmî araştırmaları merkezlerine gidemedim; dolayısıyla İslâmiyeti gereği gibi anlatamıyor, tebliğ edemiyor, hidayete vesile olamıyorum!” diye üzülmeyelim.
Zira, bazen öyle müsbet, güzel bir sözümüz, fiilimiz, davranışımız olur ki, başkalarının dikkatini çekip İslâmiyetle ilgilenmesine ve Müslüman olup ebedî hayatını kurtarmasına sebep olabilir. İşte binlerce örnekten yalnızca birisi. Ukraynalı Larisa Polişuk anlatıyor:
“Arabasını tamire uğraşan bir adama yardım etmek niyetinde idim. Hem yardım hem tanışmak için elimi uzattım. Adam elini geri çekti. Bu, kabalıktı; bizde hele de bir bayanın elini çevirmek iyi bir davranış değildi. Bu durum çok ilgimi çekti. Aslında bu hareket ileride onu tanımama ve İslâmla tanışmama vesile oldu. Adamla bayağı konuştuk. Ona yardımcı oldum. Ama o gayet sakin ve mesafeli duran birisi idi. Bu davranışları bende merak uyandırdı. Bu zamana kadar hiç Müslümanlarla tanışmadım. Başörtüsü takan bayanları da görmedim. Farklı şeylere odaklıydım. İş görüşmelerimiz bittikten sonra o adama elini niye uzatmadığını, niye üstümü örtmem gerektiğini sordum. -O zamanlar açık elbisem vardı ve İslâm’ı tanımış değildim.- Bana, ‘İslâm dininin bunları yasakladığını’ söyledi. ‘Daha yakından tanımak istersen camiyi ziyaret et’ dedi ve oradaki bayanlarla tanışmamı teklif etti. Kiev’de bulunan İslâm Kültür Merkezi’ni ziyaret edip oradaki bayanlarla tanıştım. İslâmı daha yakından tanıdım ve birçok kitap aldım. Böylece yeni bilgilere ve fikirlere sahip oldum… Allah’a şükür İslâmiyeti çok kolay kabul ettim ve ne derler diye çekinmeden herkese açıkladım.” (İslâm’a Kavuşanlar, Ukrayna, Larisa Polişuk 1. Bölüm)
Ve bir hareketle hidayetin sonsuz nurlu ve mutlu yolculuğuna çıkar!
İşte, İslâmın bir emrini, basit bir adabını yerine getirmek, meselâ bayanlarla tokalaşmamak “Essebeb-u kelfail/sebep olan yapan gibidir” sırrınca hem kendi hem de Larisa’nın ebedî hayatının kurtulmasına vesile olmuştu. Ve kim bilir daha nicelerinin. Bunun sırrı şu: “Lisan-ı hal, lisan-ı kalden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor.” (Bediüzzaman, Şuâlar, s. 273)
Bir araştırmaya göre muhataplarımızı ikna, yüzde 7 söz, yüzde 38 hareketlerimiz ses tonumuz ve geri kalan yüzde 55’i ise tamamen görüntümüze bağlı. Yani, lisan-ı kal yüzde 7, lisan-ı hal yüzde 93!
Hal dili, beden dili, yâni yaşamak, sözden daha etkilidir. Başkalarına güzel örnek olmak, onların kurtuluşuna vesile olmak, tebliğ ve irşadın en önemli unsurudur.