Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Emirdağ Lahikasında beş yerde “Dindar Demokratlar” tabirini kullanarak demokratları tarif eder. “Bu vatanda dört parti vardır” 1 buyurarak partileri fikirleri, felsefeleri ve toplumdaki karşılıkları yönüyle değerlendirerek tercihini “Demokratlar” ve “Dindar Demokratlar” olarak ortaya koyar.
Dört partiden birisi olan ve milletin millî ve manevi değerleri üzerinden siyaset yapan partiye “Millet Partisi” der ve “Eğer İttihad-ı İslâm’daki esas olan İslâmiyet milliyeti ki, Türkçülük onun içinde mezc olmuş bir millet olsa, o Demokratın mânâsındadır, dindar Demokratlara iltihak etmeye mecbur olur” 2 buyurarak millî ve manevî değerlerin ancak Demokraside ve Demokrat Parti’de millete faydalı bir şekilde uygulama alanı bulacağını ifade eder. Irkçılık ve dini siyasete âlet etme durumunda ise büyük sıkıntılara sebep olacağını hatırlatarak Millet Partisi mensuplarını ikaz eder. Bediüzzaman ayrıca Ticanilerin din adına yaptıkları menfî hareketlerin Demokrat Partiye yüklenmemesi gerektiğini de ifade eder. Dindar ve dine hürmetkâr demokratları da “Hakaik-ı İslâmiyeyi” nokta-i istinat etmeye davet eder. Bunun için “Ayasofya’yı ibadete açarak İslam dünyasının desteğini almak ve Risale-i Nurun resmen neşrini sağlayarak Nur Talebelerinin ve dindarların desteğini almaları” tavsiyesinde bulunur.3 Ama ne var ki1960 darbesi ve sonrasında ki darbeler bu tavsiyelere uymalarına fırsat vermemiştir.
Dindar demokratlık ne anlama gelmektedir? Bediüzzaman bunu da dindar demokrat olarak tanımladığı “Adnan Menderes” ismini vererek yoruma imkan vermeyecek netlikte ifade etmiştir. Zira mücerret ifadeler ancak müşahhas misallerle anlaşılabilir. Dindarlık ve demokratlık yorumlanabilir. Bu sebeple Bediüzzaman “Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki gün baktım ve bunu yazdım” 4 cümlesi ile müşahhas hale getirmiştir. Dindarlık yalnız namaz ve oruç gibi ibadetlerle ölçülemez. İnsanların dindarlıkları bulundukları mesleği dine uygun şekilde ifa etmesi ile anlaşılır. Gerçek dindarlık kalpte iman ve Allah korkusunun hakim olmasıyladır. Çiftçi ve tüccarın dindarlığı malına haram katmaması, memurun dindarlığı görevini en iyi şekilde yapması, idarecinin dindarlığı ise yönetimde hürriyet, meşveret ve adaleti tesisi etmesi ve zulme sapmaması iledir. Siyasî hayatta dindarlığın gerektirdiği bu vasıfları Demokrat Parti felsefesi ve sistemi gereği, “Din ve Vicdan Hürriyeti” “İlim ve Fikir Hürriyeti”nin sağlanması dinin “Hürriyet, Meşveret, Kanun Hakimiyeti” prensiplerinin uygulanmasıyla kendisini gösterir. Bu da ancak hürriyetçi demokrat anlayışın hakimiyeti iledir. Bunu da demokratlar sağlayabildiği için Bediüzzaman namaz kılmasalar ve dine lakayt olsalar da “dine hürmetkar olmaları” sebebiyle “Dindar demokrat” olduklarını ifade etmiştir.
Bediüzzaman, Adnan Menderes’in dine hürmetkâr olması ve “Din ve Vicdan Hürriyetini” sağlaması sebebiyle kendisine “İslâm Kahramanı” ve “Dindar Demokrat” demiştir. daha sonra Millet Partisi anlayışı Bediüzzaman’ın demokratlara yaptıkları tavsiyeleri, dinî ve millî değerleri istismar ettikleri gibi istismar ederek iktidarlarının devamı için kullanmışlardır. Bu “istismarcılık” konu üzerinde yazmaya devam edeceğiz.
Dipnotlar:
1- Emirdağ Lahikası, s.547.; 2-Emirdağ Lahikası, s.548
3-Emirdağ Lahikası, s.549.; 4-Emirdağ Lahikası, s.549
5-Emirdağ Lahikası, s.556.