Doha'ya saldıran İsrail’e karşı dünya ayağa kalkarken ABD yine bildiğimiz taktiği ile olayı birkaç cümle ile geçiştirdi.
Özellikle ABD Dışişleri Bakanı Rubio, İsrail'e yapacağı ziyaret öncesi ABD'nin olaya nasıl baktığına dair şu açıklamalarda bulunuyordu. İsrail'in Katar'a düzenlediği saldırı hakkında, "Artık olan oldu. Elbette bu durumdan memnun değiliz, Başkan da memnun değil. Bu, İsraillilerle olan ilişkilerimizin niteliğini değiştirmeyecek, ancak bu konuyu onlarla konuşmamız gerekecek." (aa) şeklindeydi. Üzerinde durulması gereken ise satır arasındaki “İlişkilerimizin niteliğini değiştirmeyecek” şeklindeki pervasız açıklamasıydı. Görünen o ki ABD’nin tavrında değişiklik olmayacak. Rubio'nun İsrail’e ayak basar basmaz başına kipayı takarak ağlama duvarına Netanyahu ile birlikte gitmesi, verilmek istenen mesaj olarak da algılanabilir.
Katar emirinin bu saldırıyı tüm Ortadoğu'daki güvenilir ortakları ile gündemine alması ve ABD ile olan ilişkilerini gözden geçirmesi gerekli. Katar'ın savunmasındaki en önemli hava savunma silâhı olan Patriotlar etkisiz kaldı, ayrıca diğer savunma sistemleri de çalışmadı ya da çalıştırılmadı. Bu sistemleri kontrol eden mekanizma, ülke olarak senin savunma derinliklerini yönetecek ise o savunma olamaz. Aynı şey Türkiye için de geçerli. Savunma sanayisinde bağımsız olmak çok önemli. Bu saldırı diğer ülkeleri de sıkıntıya sokmuş durumda. İsrail’le iyi geçinmek için çaba sarf etseler de kendilerine saldırı olmayacağı garantisini ABD veremiyor. Bu korkuyu iyi okuyan Trump, çok daha fazla silâh ve savunma amaçlı yatırım yapmalarını istiyor. ABD yıllardır petrol ve doğal gaz gelirlerine el koyabilmek için, legal yaklaşım peşinde. İsrail’e saldırı emri verip, İsrail’in yanında yer alarak, kral ve tek adam tarzı yönetimlere bir nevi gözdağı veriyorlar. ABD, ikili oynayarak her daim kazanma yolunda ilerliyor. Bu ikircikli tavır bile, bu devletlerin gözlerinin açılmasına sebebiyet veremiyor. Çünkü hepsi halkından uzak diktatörce yaklaşım içindeler.
Hamas’a ev sahipliği yapacak babayiğit devletler samimiyet testinden geçmeye aday olacaklar. Doha saldırısı Gazze konusunda samimiyet testini de beraberinde getirdi. Fütursuz İsrail, Hamas yöneticilerini ülkesinde ağırlayan kim olursa olsun, hava saldırısı düzenleyeceğini ilan etti. BAE, Mısır, Ürdün, Suudi ve diğer körfez ülkelerinin tavırları, sözle değil uygulama ile netleşecek. Elbette Ankara nasıl bir tavır takınacak onu da bekliyoruz.
Rubio’nun bir diğer ifadesi, Hamas'ın elindeki esirler içindi. İsrail ve ABD bu konudan çok rahatsız. X hesabından, “Esirlerin serbest bırakılması ve Gazze'ye insanî yardımların ulaştırılması” konularının gündeminde olacağını ifade ederek "bölgede Hamas'a yer olmadığını" savunması da Rubio'dan ilginç bir yaklaşım. İsrail’den sonraki durak ise İngilizler.
İslâm İşbirliği Teşkilâtı ve Arap Birliği bu konuda acil olarak taplansalar da çok önemli bir değişiklik olmadı. Filistin Devlet başkanı Mahmut Abbas’ın çağrısı da bir o kadar düşündürücü. O da Hamas'ın Gazze’yi terk etmesini, silâhlarını ve rehineleri bırakmasını istiyor. Hamas'ın elindeki esirler Gazze’nin sigortasıdır. Asla bir kazanım olmadan bırakılmamalıdır. Bu olmasaydı, İsrail kara harekâtını çoktan başlatacaktı. ABD, İsrail ve İngiltere kafa kafaya verdiler. Yaklaşan büyük bir tehlike beklenebilir. Bekleyelim görelim...