Bediüzzaman siyaseti dine alet ve dost yapma mesleğinde gitmiştir ve siyasete böyle bakmıştır. Bu durumda dini siyasete alet etmeden siyaseti dine nasıl dost yapmıştır? Şimdi nasıl yapılabilir? Bunun üzerinde durmak lazımdır.
Menfaat üzere çarhı kurulan siyasetten de tarafgir ırkçı ve ideolojik siyasetten de şeytandan kaçar gibi kaçıp Allaha sığınmıştır.
Bu çerçevede siyasete bakarak siyaseti olması gereken yere oturtarak doğru siyaset yapmalı ve bu siyasete destek olmalıdır. Bu da hürriyetçi olmayı gerektirir. Hürriyetçi olmak siyasette muktesit meslektir. Bediüzzaman bu mesleği takip etmiştir.
*
İstanbul’a ilk geldiği yıllara rastlayan ve Meşrûtiyet’in ilanı ile birlikte başlayan çok partili dönemde siyaseti dine hizmetkar kılmak için hürriyet ve meşrutiyeti meşruiyet sınırları içinde tasvip etmiş; o zamanın hürriyetçileri olan “Ahrar” fırkasını desteklemiştir.
1920’den sonra Cumhuriyeti kuranlara TBMM’deki “Beyannamesinde” “İslâmiyet’in şeâirini ihya etmeleri halinde muvaffak olacakları” telkininde bulunmuştur. Ancak Laiklik adına dine cephe alarak “istibdad-ı mutlak” ile yönetimine geçince siyaseti şu gerekçe ile bırakmıştır:
“Eski Said, Nur'un parlak hasiyetinden gelen kuvvetli ümit ve tam teselli ile siyaseti İslâmiyet’e âlet etmek fikriyle hararetle hürriyete çalışırken diğer bir hiss-i kablelvuku ile dehşetli ve lâdini bir istibdâd-ı mutlakın geleceğini bir hadis-i şerifin manasından anlayıp elli sene evvel haber vermiş. Said'in tesellî haberlerini o istibdad-ı mutlak yirmi beş sene bilfiil tekzip edeceğini hissetmiş ve otuz seneden beri ‘Eûzü billâhi mineşşeytâni vessiyâse’ deyip siyaseti bırakmış, Yeni Said olmuştur.” (Münazarat, s. 38.)
*
1946’dan sonraki çok partili dönemde ise mevcut siyasî ortamı dine ve vatana en faydalı şekle getirme gayreti içinde olmuştur. DP’yi desteklerken yine Meşrutiyet dönemindeki ölçülerle hareket etmiştir. Demokrat Partinin “Hürriyet ve Demokrasi” adına “Din ve Vicdan Hürriyeti” gereği “Şeâir-i İslam” olan “Ezan ve Din Eğitimi” konusundaki tutumundan dolayı siyaseti dine dost ve âlet ettiğini görerek desteğini vermiştir.
Siyaseti dine dost yapmak ve alet etmek “insan hak ve hürriyetleri” çerçevesinde “din ve vicdan hürriyetinin” uygulanması olduğunu bize ders vermiştir. Siyaseti dine dost yapmak Hürriyetçi Demokrasi ile olacağını bize göstermiştir.