"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Endişenin dalga boyu!

Ali Rıza AYDIN
19 Mart 2015, Perşembe
Hayatın muhafazası için verilen edilen korku duygusu, yerinde kullanılmazsa, insanların hayatını zora sokar, hayat lezzetini, lezzet olmaktan çıkarır, hayatı zehir eder âdeta.

Risale-i Nur’da, “Cenâb-ı Hak havf damarını hıfz-ı hayat için vermiş, hayatı tahrip için değil. Ve hayatı ağır ve müşkül ve elîm ve azap yapmak için vermemiştir” şeklinde ifade ediliyor korku duygusu.1 

Ama insan bu ya…

İkbalini düşünen, yarına dair projeleri olan; işini gücünü, makamını mevkiini göz önünde bulunduran kimselerde hayatlarının değil belki, ama hayatlarına şekil veren, beklentilerine ulaşmayı mümkün kılan bu faktörlerin sıkıntıya gireceği endişesi, şuurlu ya da şuuraltı olarak korku fobisini doğurdu.

Zira korku, bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen rahatsız edici ve menfi düşünceleri zihne dâvet edici bir histir. Korku belirli bir tehdit olarak algılanan ve bir tehdit sonucunda, uyarıcı bir tepki olarak ortaya çıkan yüksek frekanslı bir endişedir. 

Şöyle ki: “Ya işimden olursam?”, “ya beni de filan kimselerden sanılırsam?”, “ya birtakım anlayışa ters düşüp, ticaretime halel gelirse” mülâhazalarıyla ve güya tedbir adına birçok kıymetler, pek çok olmazsa olmaz sınıfındaki davranış tarzları rafa kaldırıldı yaşanan yanlışlar ve bunların vücuda getirdiği evhamlar yüzünden.

Öyle ki kol kola yürüdüğü, omuz omuza zorlukları göğüslediği; bir elmanın iki yarısı anlayışıyla birliktelikler oluşturduğu arkadaşlarından, yakınlarından ürker, uzak durur hale geldi; onlara sırt çevirdi bir kısım insanlar. Hatta birlikte görünmekten çekinir, yolunu değiştirir oldu evhamın baskısına, korkunun tazyikine maruz kalan kimseler.

“Lüzumunda kullanırım” düşüncesiyle, yakasının arkasında rozet taşıyanları; evinin kütüphanesindeki mübrem kitapları kaldıran riyakâr insan tipleri biliyorum! 

Sebep: Hep, “Ya, ya?” vehmi…

Hep “Kurunun içinde yaşında yanacağı” endişeleri…

Halbuki, “Korkunun ecele faydası yok” deyiminde ifadesini bulduğu üzere vehme kapılmanın, köşe bucak sinmenin ne faydası olur ki? Değerlerinden, değer verdiklerinden sarf-ı nazar etmek; gidişatında, ray değiştirmek kime ne kazandırır ki? Tecrübeyle sabittir ki, cephede, “En ziyade yaralananlar, siperini bırakıp kaçanlardır.”2

“Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez, / Bir şem’a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez!”3 mısralarının ifade ettiği mana çerçevesinde, Allah’tan (cc) başkasından havf etmemek, O’ndan başkası karşısında zillete düşmemek her izzetli insanın vazgeçilmez şiarıdır.  

Bediüzzaman’ın,  “İzzetle mevti, zilletle hayata tercih edenlerdeniz.”4 sözünün aksine zulme karşı acze düşmek, zalime karşı kemer beste olup el bağlamak zillettir, meskenettir.

Hayatı acılaştıran korkuya kapı aralamak değil; hem hayatın hem de hayat levazımatının sıhhatle idamesi için ihtiyatlı olmak, en doğru olan yoldur.

Dipnotlar:
1- Said Nursî, Mektubat, 404.
2- Said Nursî, Şuâlar, 407.
3- Said Nursî, Mektubat, 406.
4 - Age. 52.

Okunma Sayısı: 1248
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı