"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir seferberlik yazısı da benden!

AYŞENUR AYDOĞDU
14 Aralık 2013, Cumartesi
Aslında; çok birşey yapmıyoruz! İnsan olarak… Cenâb-ı Hak bir şeyler icad edebilme kudreti vermiyor, çünkü insana. “Sen dilersin, Ben icad ederim. Ben yaparım, ey kulum! Sen ancak duâ ile, iman ile, şuur ile, rıza ile onlara sahib olabilirsin” buyuruyor.
Bu hakikati bir nebze de olsa idrak etmek şerefine nail olmuşken, şimdi gelip size burada; “Biz şunları şunları yapıyoruz, bunları başarıyoruz,” nasıl diyeyim?..
İçinde bulunduğumuz hali yine en güzel Üstadımızdan okuyabiliriz:
“İhtiyarımız ve haberimiz olmadan, birisi bizi istihdam ediyor; biz bilmeyerek, bizi mühim işlerde çalıştırıyor.” (28. Mektup)
“Bizler gayet az ve zaîf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’aniye omuzumuza ihsan-ı İlahî tarafından konulmuş.” (21. Lem’a)
Nasıl oldu, nasıl bitti, anlayamadık. Bir anda kendimizi heyecanlı, coşkulu, faaliyettar bir hareketin içinde bulduk. Şimdi daha iyi anlıyorum ki; bu, hiç sönmemiş ve sönmeyecek olan bir ruh, şu an Türkiye’nin dört bir yanını sarmış ve biz bu ruhtan, bu maneviyattan etkilendik. Ve elhamdülillah ki ona dahil olduk.
Eskimez eskilerimizin “Köprü ruhu” diye isimlendirdiği, kendisini; “Ağabey, biz bunları-bunları yapabiliriz. Bu dergiyi biz çıkarırız. Neden böyle de faaliyetlerimiz olmasın? Biz şunları da yaparız...” nidalarıyla hissettiren, karşı konulamayacak bir çığ halinde büyüyen bir ruh…
Adına ne derseniz deyin! Köprü ruhu, Genç Köprü, Genç Yorum, Genç Atölye ya da Genç Atölye-i Nisa… 
Bu, bir dâvâ! Kısa bir süre öncesine kadar da içinde bulunduğumuz; delilli, bürhanlı imana ve Kur’ân’a hizmet dâvâsı. Önce bu asırda bunun en büyük bürhanı olan Risale-i Nur ile nasiplendiğimizi fark ettik. Sonra o dâvâya Risale-i Nur’la hizmet etme coşkusu ile neşelendik.
Ama eksik olan birşeyler vardı sanki. Mahiyetini tam kavrayamadığımız… İçinde bulunduğumuz cemaatin “bir-bir”lerinden birşey idi. Evet! Yiyorduk. İçiyorduk. Kalıyorduk. Okuyorduk. Ama neresiydi burası? Sorulduğunda adına “Yeni Asya Vakfı’nın Risale-i Nur dersaneleri” diyorduk, ama Yeni Asya ne, bilmiyorduk.
Ve neşriyatı öğrendik:
Yeni Asya Risale-i Nur’un medyadaki dili imiş.
Madem biz de Risale-i Nur’u konuşmak istiyorduk. E, yaş gereği malûm, medyanın da bayağı içindeyiz. Görsel medya, sesli medya, yazılı medya, sosyal medya… Bu dili neden kullanmayacaktık?
Neşriyata ve Yeni Asya’ya sahip çıkmak en çok biz gençlerin görevi diye düşündük. O dönem gazetemizdeki, başta genel yayın müdürümüz Kâzım Güleçyüz olmak üzere, ağabeylerin teşvik edici yazıları ve paylaşılan projeler de doğrusu bize iyi bir şevk verdi. Ve başladık çalışmalara.
Meselâ; üniversitelerimizde öğrenci kulüpleri kurarak ya da var olan kulüplerle iletişime geçerek, yazarlarımızın katılımlarıyla gerçekleşecek organizasyonlar tertip edelim, dedik. Ve bu konuda çok kısa bir zamanda kerametvari adımlar atıldı.
Neşriyatımızın; özellikle biz gençlerin (ve ebedî genç kalmak isteyenlerin) sesini duyurmak üzere çalışan bir kolu olan Genç Yorum dergimize katkıda bulunalım, dedik. Elimizden geldiğince, ihtiyaç olan ne varsa yapmak hususunda hazır olduğumuzu belirttik.
Yeter, dedik her gittiğimiz eski dersanede hayran hayran “İlim-Teknik Serisi” karıştırmak ve “Keşke tekrar basılsa…” diye eseflenip durmak! Biz yeni seriler çıkaralım. Arslanlar gibi Risale-i Nur Enstitümüz var. Şimdiden kendimizi yetiştirelim. Yaptığımız kavram, seminer, mana-i harfi, masa v.s. çalışmalarımızı düzenleyelim. Okuduğumuz bölümlere bir de Risale-i Nur penceresinden bakıp yeni makaleler yazalım; hatta daha da ileri gidip neşriyatımıza yeni kitaplar kazandıralım.
Facebook, twitter, sosyal medya olarak iştigal ettiğimiz hangi alanlar varsa; beşte bire indirelim, beşte dördüne hizmet ettirelim. Bu bağlamda pek çok sayfa-grup kuruldu bile. Oralara arkadaş çevremizin ilgisini çekip, takibini sağlamaya çalışalım.
Yeni Asya, Genç Yorum, Neşriyat, Risale-i Nur vs tanıtım belgeselleri çekelim. Risale-i Nur’dan vecizelerin yazdığı duvar kâğıtları hazırlayalım ve bunları sanal ortamda paylaşalım.

Bir dakika!
Bunları böyle sayıyorum; ama aslında biz hiçbirini yapmadık. Bize yaptırıldı. Ve duâmız o ki; son nefese kadar Cenâb-ı Hak bu hizmeti bize yaptırsın, bizi bu daireden ve bu daireyi bu ruhtan ayırmasın!
Okunma Sayısı: 1324
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı