16 Mayıs 2013, Perşembe
Bir yolunu bulup her yerde Allah’ı anlatmak lâzım! İnternette gördüğüm bu söz şimşek gibi çakmıştı beynime. Bazen böyle olur.
Gördüğünüz bazı cümleler sizi manasız mutlu eder, onları müthiş sever ve başkalarıyla paylaşmak istersiniz. Risale-i Nur’da böylesi cümlelerle karşılaşmaya alışkınız zaten. Belki Risale-i Nur’un feyzini taşıdığındandır. Bu söz bu kadar etkiledi beni. Gerçekten, bir yolunu bulup her yerde Allah’ı anlatmamız lâzım! İçimde hiç bu kadar amansız bir arzu duymamıştım, şu anki kadar! Benliğimi parça parça edip haykırabilsem kâinata. Kâinat kendisi haykırıyor zaten her daim Allah’ı. Kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikın esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor. Mütemadiyen güm güm eder. Onu işitmeyen, benim ona nispeten sivrisineğin demdemeleri gibi kalan sesimi işitir mi hiç? Ben Nur Talebelerinin hâlini haykırmak istiyorum. Beni bu derin hislere boğan bu tek cümle değil elbet, bu cümleyi okumadan önce Risale-i Nur’u sadeleştirme adına sahteleştirme propagandasına safdilane kapılan Nur Talebelerinin hâlini görmüş olmamdır. Bir an için düşünün! Az önce Risale-i Nur’dan bir iktibas yaptım. Hiç şüphesiz fark ettiniz. Öyle ya, doğrudan doğruya Kur’ân’ın bahir bir bürhanı ve kuvvetli bir tefsiri ve parlak bir lem’a-i i’caz-ı manevîsi ve o bahrin bir reşhası ve o güneşin bir şuâı ve o maden-i ilm-i hakikattan mülhem ve feyzinden gelen bir tercüme-i maneviyesi olan bir eserin âli üslûbunu benim gibi bir âminin sönük lâfzından elbette ayırt ettiniz ve etmeye devam ediyorsunuz. Beni üzen; gündüzdeki ziya, güneşin vücudunu gösterdiği gibi kat’î olan bu hakikati anlamayıp, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım eden Nur Talebeleridir. Herhangi bir kimsenin Risale-i Nur’a olan talebeliğini veyahut Allah katındaki makbuliyetini sorgulamak hiç kimsenin haddi değildir. Böyle bir zulümden Allah’a sığınarak şunu ifade etmek istiyorum ki; Risale-i Nur’u yeterince okumamış, okuyamamış, okusa da maksadını anlayamamış, Üstad’ını hakikatiyle tanıyamamış ağabeylerimin bu dehşetli plâna alet edilmelerinden üzüntü duyuyorum. Bu ağabeyler, maalesef, tahrifatı savunayım derken çirkin bir üslûpla, Üstad Hazretlerini ve Risale-i Nur’u tenkis manası taşıyan asılsız iddialarla sosyal paylaşım sitelerine dökülüyorlar. Bundan da fenası; hakikati haykırayım diyen bazı ağabeylerimiz de heyecana gelip, müsbet olmayan bir dille onlara mukabele ediyorlar. Böylece zındıka bir taraftan Risale-i Nur’u tahrif edip gelecek nesillerin istifadesine engel olurken diğer taraftan Risale-i Nur’a hizmet adı altında Nur Talebelerini ihtilâfa düşürmeyi başarıyor.
Evet, kavgayı çıkaran başkaları ve Risale-i Nur’un düşmanları; ama kavga eden iki taraf da Risale-i Nura dost ve ona hizmet etmenin maksadını güdüyor. Ben derim ki; Risale-i Nur’u sadeleştirenlerin niyetinin iyi olmadığı zaten belli. Ona iyi niyetle sahip çıkan ağabeyler de elbet bir gün yanıldıklarını fark edecekler. O zamana kadar da içlerini kemiren kurt, onları tarafgirlik adına böyle sözlü saldırılara itebilir. Bu saldırılardan tahrik olmayalım. Haklıyken haksız bir konuma düşmeyelim. Sonuna kadar sabredelim. Sabır yarışında düşmanlarımızı geride bırakalım. Bu mesleğin iç yüzünü; delillerle, bürhanlarla, müsbet dille, lütufla izah ettikten sonra; hakaret dahi etseler karşılık vermeyelim. Gün gelip devran dönüp; ak ile kara, nâr ile nûr ortaya çıktıktan sonra üzerimizde vebal kalmasın. Ortada bir ateş var; biz deriz nâr, onlar diyor nur! Sadece etrafında halka tutuşup temaşa etsek olmaz mı? Nâr olduğu aşikâr. Onlar karıştırıyorlar, yanacaklar! Biz karıştırmazsak yanmayacağız. Elbette, keşke onlar da tarafgirlik nazarıyla, acele davranıp karıştırmasalar; meseleyi tahkik etseler, zaten yakıcı olduğunu görecekler ve bu sadeleştirme fikrinden kaçacaklardır. Ama onlar karıştırıyor diye bizim de karıştırmamız gerekmez.
İşte bu hislere gark olmuşken görmüştüm o yazıyı. Evet, bizim bir yolunu bulup her yerde Allah’ı anlatmamız lâzım, ama zındıka bırakmıyor ki! Bu bitse, başka bir belâyı musallat edecektir. Gelin; bu ve bundan sonra gelecek bütün belâlara karşı; sadakatle, tam metanet ve ciddî ihlâs ve tam itimad ile mukavemet edecek, bir yolunu bulup her yerde ve her şekilde Allah’ı anlatma dâvâsına, Risale-i Nur dâvâsına devam edecek, buna muvaffak olmak adına ağlamakla medet isteyecek “On Milyon Yürek” Kampanyası başlatalım. Risale-i Nur’un tahrifatının durması için, Ayasofya’nın ibâdete ve Medresetüz-Zehra’nın maddî suretiyle maarife açılıp Üstad’ın hedeflerinin gerçekleşmesi için, ihtilâf u tefrika endişesinin son bulması için, Risale-i Nur Talebelerinin bu şeytanlara ve gelebilecek her türlü manilere karşı ihlas kuvvetine dayanmaları için ve en önemlisi hepimizin hakikî birer Risale-i Nur Talebesi olmamız için 10 milyon imza ile değil, 10 milyon yürekten ve hıçkırıklarla sabahlara kadar ağlayarak Cenâb-ı Hakk’a yalvarmaya var mısınız? Belki böylelikle Rabbimizin merhametini üzerimize celb edebiliriz, kim bilir?
Okunma Sayısı: 1641
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.