"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

ABD ile “Suriye politikası” çarkı sinyalleri

Cevher İLHAN
17 Şubat 2018, Cumartesi
Afrin harekâtının 28. gününde Amerikan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Ankara ziyareti ile Ankara’nın “Suriye politikası”ndaki çelişkili garabetler bir defa daha ortaya çıkıyor.

Öncelikle, Cumhurbaşkanı ile ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson arasındaki üç saat on beş dakika süren görüşmede protokole aykırı olarak Amerika ve Türkiye tarafından hiçbir diplomatın, kayıt tutucunun, devlet görevlisinin ve çevirmenin olmaması, İngilizce olarak yapılan görüşmenin tercümesini Dışişleri Bakanı’nın yapması dikkat çekici.

Ancak en çarpıcısı, Cumhurbaşkanlığı’ndan, “görüşmenin olumlu ve verimli geçtiği” ve Amerikan Dışişleri’nden “Türkiye ile çok önemli görüşmeler yaptık, güvenlik kaygılarını anlıyoruz, birlikte çalışılacak çok fazla alan var” ön duyurularıyla ABD ile işbirliğinin sinyallerinin verilmesi oldu.

Tillerson’un gelişini, “bölgesel işbirliği bakımından kritik bir ziyaret” olarak nitelendiren Çavuşoğlu’nun Amerikalı mevkidaşıyla görüşmesi sonrasında, “Koyduğumuz irâde ile ilişkilerimizi normalleştirme anlaşmasına vardık. Her iki tarafın da beklentileri var. İlişkilerimizin tekrar rayına girmesi için iki müttefik gibi güveni yeniden tesis ederiz” sözleri bunun ikrarı. (gazeteler, 16.2.18)

Buna göre, Dışişleri Bakanı’nın açıklamasıyla, “YPG, Afrin’den sonra Menbiç’ten de çıktıktan sonra ABD ile güvene dayalı adımlar atılacak.” Buna mukabil, Tillerson’un ifâdesiyle, “Menbiç ile ilgili Türkiye’ye verilen sözler üzerinde çalışacak.”

YENİDEN ABD İLE STRATEJİK İŞBİRLİĞİ

Ancak “Erdoğan ile birlikte de ilişkilerimizi nasıl daha iyi hale getiririz diye konuştuk” diyen Tillerson’un, Türkiye’nin de garantörü olduğu, Suriye’ye öncelikle barış ve çatışmasızlığı getiren, ülkenin toprak bütünlüğü ile siyasi birliğini esas alan Astana ve Soçi mutâbakatlarındaki “siyasi çözüm”den tek kelime söz etmeyip, “bağımsız Suriye” tâbiriyle geçiştirerek “Suriye konusunda Cenevre sürecine odaklanacağız” sözleri, ABD’nin “Suriye’yi bölüp parçalama plânı”ndan caymadığının itirafı. “PYD/YPG’nin domine ettiği Suriye Demokratik Güçlerine (SDG) desteğin kısıtlı olacağını belirttik” cümlesi bunun göstergesi.

Bu arada Ankara’dakilerin “YPG’nin Menbiç’ten çıkması ve ABD ile birlikte asker konuşlandırmayı önermesine karşı, Tillerson’un Menbiç konusunda kurulacak çalışma grubumuzda bu durum görüşülecek. Sadece Menbiç değil, Kuzey Suriye önceliğimiz olacak” cevabı Suriye perspektifini su yüzüne çıkarıyor.

Esasen, Cumhurbaşkanı’nın daha iki hafta önce “Operasyon, Menbiç’ten sonra Fırat’ın doğusunda Irak sınırına kadar uzanacak” çıkışına karşılık, Dışişleri Bakanı’nın “YPP/PYD’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesinde mutâbakata vardık” demesi, ABD ile işbirliğinin temel parametrelerini açığa çıkarıyor.

Keza Çavuşoğlu’nun “Bölgenin –Fırat’ın batısının- nasıl ve kimler tarafından yönetileceğine dair ABD ile güvene dayalı adımlar atılmasından her iki tarafın beklentilerinin karşılanmasıyla bölgesel işbirliği” vurgusu. şimdilik pek telâffuz edilmeyen “güvenli – tampon bölge”nin tesisinde altyapı oluşturulan önemli bir temrin olduğu anlaşılıyor.

Özetle, “Türkiye ve ABD’den ortak deklarasyonu”nda “iki ülkenin müttefik ve stratejik olarak birbirlerinin güvenliklerini karşılıklı olarak teyid ederler ve Suriye’nin dönüşümünde eş güdüm içindedirler” açıklaması vaziyeti ele veriyor. (AA.16.2.18)

ASTANA VE SOÇİ SÜREÇLERİNİ TASFİYE

Bu durum, “iktidara ilişik medya”da haftalardır “ABD ile ilişkiler düzelecek mi, kopacak mı ya da yeniden tanımlanacak mı?” sorularıyla sözde “Amerikan karşıtlığı” pompalanırken, Türkiye’nin halen askeri hareket yaptığı PYD/YPG’ye beş bin tır ve iki bin uçak dolusu ağır silâh ve mühimmat sevkeden ve 2018 bütçesine 350 milyon dolar destek koyan ABD ile “Suriye’de işbiriliği”ne gidilmesi çarpıklığı sergileniyor. Günlerdir “millilik” adına propagandası yapılan “Kürecik ve İncirlik üslerinin kapatılması” bir yana ABD ile tam işbirliğine gidiliyor!

Ve bütün Suriye stratejisini “Esad’ın gitmesi” saplantısı üzerine bina eden Ankara’dan yeniden çıkmaz politikalara sapılmasının sinyalleri çakılıyor.

Suriye’nin birliğini, bütünlüğünü, demokratikleşmesini, barışı, istikrarını esas alan ve Şam yönetimiyle muhalefetin katılacağı seçimleri esas alan Astana ve Soçi süreçleri Rusya ve İran’la imzalayan Ankara’dan yeniden “Cenevre süreci”ne dönülmesinin işaretleri veriliyor.

Sormak lazım; daha iki gün önce Savunma Bakanı’nın “PYD/YPG’ye verilen silahları toplama planı yapıyoruz” sözünü Dışişleri Bakanı’nın “ABD hiçbir zaman YPG’ye ağır silâh vermedi ki geri alsın, geri alınacak şey yok” diye tekzip eden ve Suriye’de PYD/YPG’den diğer bütün silâhlı radikal örgütlere silâh ve lojistik desteği veren ABD, teminat ve vaadlerini ne kadar yerine getirecek?

Ankara, ABD ile işbirliği yerine, önce ABD’nin İncirlik üzerinden PYD/YPG’ye sürdürdüğü silâh sevkıyatını durdursun...

Okunma Sayısı: 2568
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı