Uzmanların tesbitiyle, 17-25 Aralık sonrası Türkiye’deki en fazla terörle mücadele istihbaratını üreten poliste zayıflık oluşmasıyla istihbari çalışmalar yetersiz kalıyor.

Bombalı araçlarla yapılan saldırılara baktığımızda, 26 Temmuz 2015’te üç kişinin vefat ettiği Lice saldırısında 300 kg., 2 Ağustos 2015’te üç kişinin öldüğü Ağrı Doğubayazıt patlamasında 2 ton, 13 insanımızın öldüğü 8 Eylül 2015 Iğdır bombalamasında 1 ton patlayıcı kullanılmış.

Yine 29 vatandaşın can verdiği 17 Şubat 2016 Ankara saldırısında 100 kg., 38 kişinin katledildiği 13 Mart 2016 Ankara Kızılay patlamasında 300 kg., üç ölünün verildiği 24 Mart 2016 Diyarbakır Mermer saldırısında 2 ton patlayıcı kullanılırken; 8 vatandaşın katledildiği 31 Mart 2016 Diyarbakır Bağlar saldırısında 300 kg patlayıcı infilak ettirilmiş. (Yeni Hayat, 7.6.16)

13 köylünün öldürüldüğü 12 Mayıs 2016 Diyarbakır Dürümlü patlamasında 15 ton, 4 kişinin öldüğü 18 Mayıs 2016 Hakkâri Şemdinli saldırısıyla üç insanımızın katledildiği 25 Mayıs 2016 Mardin Midyat saldırısında 1’er ton, 11 vatandaşın can verdiği 7 Haziran 2016 İstanbul Vezneciler terör saldırısında 400 kg., 6 vatandaşın öldürüldüğü 8 Haziran 2016 Mardin Midyat bombalamasında 500 kg. patlayıcı patlatılmış.

11 AYDA 51 TON PATLAYICI!

Kısacası, “çözüm süreci”nde resmen göz yumulan terör örgütlerinin son 11 ayda bomba yüklü araçlarla şehirlerde yaptığı saldırılarda 51 ton bomba kullanılırken, 148 kişi katledilmiş.

Peki, İstanbul Vezneciler’e kadar getirilip infilak ettirilen yüzlerce tonluk bombadan nasıl olur da istihbaratın haberi olmaz? Güvenlik amacıyla mahalle aralarındaki sokaklarda bile yol kesip kontrol yapan güvenlik birimleri, nasıl olur da yüzlerce kilo patlayıcı taşıyan araçları gör(e)mezler?

Diğer yandan 6-7 bin militanının öldürüldüğü – “etkisiz hale getirildiği” açıklanan terör örgütünün hâlâ militan devşirmesi bir başka vahamet olarak karşımıza çıkıyor.

Bu bombaların çözüm sürecinde stoklandığına işaret eden Hakkari eski Emniyet Müdürü Tufan Ergüder’in, dönemin Başbakanının özel temsilcisi MİT Müsteşarı Fidan’la birlikte Oslo müzâkerelerinde, MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in, muhataplarına ““Biliyoruz, metropolleri de bu arada patlayıcılarla doldurdunuz” ifâdesine atıftla terör örgütünün yüzlerce ton patlayıcıyı kırsaldan şehre getirdiği tesbiti bu açıdan dikkate değer.

Keza MGK ve Bakanlar Kurulu’na sunulan rapora göre PKK’nın, “çekiliyoruz” dediği dönemde silâhlanmaya devam ettiği, söz konusu “şehir savaşı”na hazırlık için kentlerdeki evleri mühimmat deposuna çevirip 80 bin uzun namlulu silahı buralarda sakladığı kaydedilmişti…

TERÖRÜN DEHŞET BİLÂNÇOSU

Buna bağlı olarak, terör örgütünün en az 17 ilçeye silâh depoladığının, “şehir savaşı” için şehirlere silâh yığınağı yaptığının; tonlarca patlayıcıyı nerede depoladığının, hangi mahallelere yığınak yaptığının, hangi örgüt mensuplarının evlerinde silâh saklandığının güvenlik mercilerince bilindiği” iktidar medyası”nda yer almıştı. Kalaşnikof ve pompalı tüfekle çeşitli tip ve ebattaki tabancalarla, başta el bombası olmak üzere muhtelif patlayıcıların özellikle Hakkâri, Şırnak, Ağrı gibi illerle Nusaybin, Cizre, Silopi gibi ilçelerde saklandığı yazılmıştı. (Sabah, 8.8.15) En son AKP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ da “Yaklaşık 200 ton bombayı şehirlere doldurdular” demişti. (Milliyet, 12 2.16)

Aslında terörün dehşet bilânçosu, konunun bir kez daha ciddiyetle sorgulanmasını gerektiriyor. Zira “çözüm süreci”nin “buzdolabına kaldırılması”yla birlikte Kıbrıs Hârekatından daha ağır bir tablo ortaya çıktığı resmî rakamlarla ortaya çıkıyor. 1974 yılındaki savaşta 498 şehit verilirken, 7 Haziran 2015’ten bu yana son bir yılda 560’tan fazla güvenlik görevlisinin şehit edildiği bildiriliyor.

Önce bu yaraya teşhisin doğru konulup, buna göre çözümün aranması lâzım.