"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ramazan’a hürmetsizliğin kaderî fetvası

Cevher İLHAN
08 Mayıs 2020, Cuma 00:03
Covid 19 salgını sebebiyle cemaatle Cuma ve vakit namazlarının yasaklandığı camilerin mübârek Ramazan ayında da kapalı tutulmasının kaderî veçhesi sorgulanıyor.

Hâlen açık olan işyerlerinde, devlet dairelerinde, fabrikalarda, madenlerde yüzlerce kişi toplu halde - yanyana çalışıp yemek yemeye devam ederken, yasağa zaten vakit namazlarında mahdut sayıdaki cemaatle namaz kılınan camilerden başlanması ve AVM’ler ticari kaygılarla açılırken Ramazan’da camilerin kapalı kalması ibret verici.  

Ramazan öncesi Berat ve Mi’rac kandilini de içine alan süreçte camiler - mescidler ve Kur’ân kursları kapalı kalırken, Kur’ân’ın indirildiği Ramazan boyunca ve idrâk edilecek Kadir gecesinde de kapalı tutulması ve yasağın Bayram namazını da kapsayacak olması, Bediüzzaman’ın “asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir” ikazını okutturuyor.  

RAMAZANA DENK GELEN “DİNÎ MUSİBET”! 

Böz konusu sari hastalık gibi semâvi ve arzî umumî afet ve musibetlere dûçar olunduğunda Peygamberimizin, “En faziletli ibâdet (duâyla) bir sıkıntının kalkmasını beklemektir” (Tirmizî, De’avât, 116) çağrısıyla “belâların def’ine ehemmiyetli bir vesile olan ve umumî bir sadaka hükmüne geçen” camilerde-mescitlerde ibâdetin yapıl(a)maması” hasaretiyle kalınmıyor. 

Peygamberimizin, umumî belâlara - musibetlere karşı rahmet kapılarını açan duânın ehemmiyetini bildiren hadisleriyle ve “çok zâhirî musibetler var ki, İlâhî birer ihtar, birer ikazdır ve bir kısmı keffâretü’z-zünubdur” esasıyla, “Böyle umumî musîbetler, ekser nasın (insanların) hatasından geldiği cihetle, o insanların kısm-ı âzamı (büyük kısmı) tevbe ve nedâmet ve istiğfar etmekle def olur” hakikatiyle; “cezâ-yı amel bir azap olan musîbete karşı, ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyâz ve hazînâne yalvarmakla ve pek ciddî nedâmet ve tevbe ve istiğfar ile (…) dergâh-ı İlâhiyeye iltica etmek ve duâ ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmek” vakti olan Ramazan’da ibâdet ve duâ menzili camilerin kapalı tutulması musibetin daha ağırı olarak tezâhür ediyor. (Emirdağ Lâhikası, 32-33)

“Ve beliyyelerin (belâların) istilâsı ve muzır (zararlı) şeylerin tasallutu, bâzı duâların evkat-ı mahsusalarıdır (özel vakitler) ki, insan o vakitlerde aczini anlar; duâ ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlakın dergâhına ilticâ eder”, “musibet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek gerektir” ikazıyla Ramazanda cami ve mescitlerde mukabelelerin okun(a)maması “hangi fiilimizle bu musibete müstehak olduk?” sorusunu sorduruyor. (Lem’alar, 18-19; Sözler, 286-287) 

Süreçte deprem, sel, çığ, fırtına ile süren ve en son koronavirüs salgın hastalığı ile devam eden semâvi ve arzî umumî afet ve musibetlerin cami ve mescitlerin cemaatle ibâdete kapatılmasına vardığı vetirede, “Ekseriyetin hatasına terettüp eden (neticesi olan) musibet-i âmmenin (umumî musîbetin) devamına ve idâmesine (sürdürülmesine), belki teşdidine (şiddetlenmesine) kader-i İlâhiyeye fetva verdiriyor” hükmünü ders veriyor. (Sözler, 158; Kastamonu Lâhikası, 24)  

Bu vahim vaziyette, öncelikle bu iktidar döneminde tam bir sorumsuzlukla camilerde hoyratça siyasi iktidarın propagandasıyla; dinî açıdan fevkalâde mahzurlu vahim çarpıtmalarla, dini inhisarla siyasi rakiplerini “din dışı” hatta “din düşmanı” olarak lanse eden çirkin isnatlara tevessül edilmesi; cami meşrutalarında siyasi toplantılarla iktidar partisi adaylarının tanıtılıp politikacılara ipe sapa gelmez benzetmeler yapılması; vaaz ve hutbelerin iktidardaki siyasetçilere medhiyeler dizilip “siyasi mesajlar”da istismar ve istimaliyle kürsü ve minberlerin “siyasi propaganda mekânı” olarak kullanılmasının cezâsı olduğu görülüyor. 

“CAMİ YASAĞI”NIN RAMAZANA DENK GELMESİ!

Vakıa şu ki son yıllarda bir yandan iftarlarda bile en üst düzeyde politik söylemlerle siyasi rakiplere ağır siyasi salvolarla tahkirler savrulurken, diğer yandan artan bir tempoyla çoğu iktidar belediyelerinin sponsorluğunda “Ramazan şenlikleri” paravanında panayırlar tertiplendi. İbâdet ve duâ zamanı olan Ramazan’ın mânâsıyla bağdaşmayan oyun, müzik ve eğlence ile âdeta özdeşleştirildi.

Milletin parasıyla, büyük masraflarla Ramazan’ın gün ve geceleri, karnavala dönüştürüldü. Kitleler yığınla “eğlence ve sefâhet kumpası”na çekilerek âdeta “alıştırıldı.” Cümbür-cemaat cezbeden, sefâhete kapı açan muallel “popüler kültür” enjektesiyle topyekûn dünyevileşme girdabına düşürüldü. 

Ne var ki camilerin siyasi propaganda mekânı olarak kullanılmasına seyirci kalan Diyanet, ne yazık ki Ramazan’ın mânevî iklimi bozan bütün bu mânevî tahribatlara karşı da -etkisiz bir iki cılız tembihin dışında- etkili ve esaslı bir tedbir almayıp geçiştirdi. 

Ve “cami yasakları”nın Ramazana denk gelmesi, gittikçe artan ve yaygınlaşan tempoyla Ramazan’a hürmetsizliğin mânevî cihette bir “mânevî ikazı ve cezâsı” olarak tecelli etti.

Okunma Sayısı: 2875
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı