Tarımı ve hayvancılığı tüketen “kısır politikalar”ın başında emperyal güçlerce domine edilen uluslararası şirketlerin “yandaş-yerli” işbirlikçileriyle kotardıkları rant çarkıyla çiftçinin ve besicinin bitirilmesi geliyor.
Yurt dışından, öncelikle Fransa’dan Sri Lanka’ya, Hindistan’dan Gana’ya canlı hayvan ve etin daha yüksek fiyatla ithali; mesela bir defada Brezilya’dan 27 bin angus cinsi sığır satın alınması; Uruguay, Arjantin, Meksika’dan hayvan ve etin gemiyle yirmi beş günde Türkiye’ye getirilmesi garabeti ortada.
En son sıfır gümrükle Türkiye’ye 3 bin 600 kilometre uzaklıktaki Sudan’dan 2 milyon yumurta ile 50 bin büyükbaş, 2 bin küçükbaş hayvan, 8 bin ton et, 2 bin ton tereyağı, 500 ton bal, bin ton sarımsak, 2 bin ton üzüm, 5’er bin ton patates, domates, buğday, arpa, yulaf, mısır ithali yapıldı.
Ancak en çarpığı, Türkiye’de tarım arazilerinin tasfiyesinin yanısıra ta Güney Amerika’dan onlarca çeşidi yetişen tarım ürünlerinin dövizle ithaline ek olarak başka ülkelerde toprak kiralama garabeti ile tarımın tüketilmesi, çiftçinin iflas ettirilmesi…
SUDAN’DA KİRALIK ARAZİ AKIBETİ
Daha Aralık 2012’de Gıda Tarım ve Hayvancılık eski Bakanı’nın, “Fransa tarımına katkıları, Fransız çiftçisine desteği”nden dolayı Fransa hükümeti’nce Paris’te törenle “tarımda şövalye liyakat madalyası’na (Chevalier dans l-Ordre du Merite Agricole)” layık görülmesi bunun belgesi.
Ama 2013’te alây-ı vâlâ ile duyurulan “proje”yle Sudan’da 7 milyon 805 bin dönüm arazinin 99 yıllığına kiralanmasına dair 2015 yılında ortak şirket kurulduğu, bu arazilerde devletin yanısıra özel sektörün da tarımsal üretim yapacağı” iktidarın “tarım vizyonu” olarak propaganda edilmesinin akıbeti çarpıcı.
Zira on yıl sonra görevlilerin maaşları, huzur hakkı, ikramiyeleri, kira giderleri, git-gel masrafları ödenerek bir yığın masraf yapılan, sermayesinin yüzde 80’i Tarım Bakanlığı’na, yüzde 20’si Sudan’a ait olan Uluslararası Anonim Şirketi’nin 1 Aralık 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararla tasfiye edilmesiyle “Sudan’da tarımsal üretim” macerasının sona ermesi; ve şirketin genel müdürünün “Sudan’ın istenen araziyi hiç devretmediği”ni açıklaması iktidarın “tarım politikası”nın fiyaskosunun açık göstergesi.
Oysa Saray’ca atanan Tarım Bakanlarınca “fiyaskolu proje”ye medhiyeler dizilmiş; Sudan”a giden bir Bakan, “Başkanımızın ‘Sudan’da kardeşlerimiz var, Sudan’a git, onlarla iş yap’ emriyle Sudan’dayız” demişti.
Bir diğeri “Sudan konusu bir vizyon meselesidir” derken, bir başkası gittiği Sudan’da helikopterle ve karadan arazileri gezdikten sonra “En sonunda arazimize kavuşmuş olduk, Türk hükûmeti olarak çiftlik ve üretimde önemli mesafeler kat ettik” diye konuşmuştu.
Ve ilk etapta 1 milyon dönüm arazinin işletileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı ise “pilot çiftlik projesiyle Sudan’da istihdam, tarımsal teknoloji ve gıda arz güvenliğinde katkı sağlanacağı”nı söylemişti.
VE İSRAİL’DEN TOHUM İTHALİ…
Bu arada her ne kadar iktidara yakın bazı kuruluşlarca “Türkiye’nin tohumculukta İsrail’e bağımlı olmadığı” ileri sürülse de konunun uzmanlarınca Türkiye’nin “ata tohumları”nın ortada olmadığı ve İsrail’in tohumu vermemesi halinde ortada kalacağı belirtiliyor.
Ve Türkiye’de ekilen domates tohumunun yarısının on milyonlarca dolar ödenerek İsrail’den ithaliyle tekelin İsrail’in kontrolüne geçtiği; mısır, ayçiçeği, şekerpancarı, patates ve sebze türleri tohumunun yüzde 60-65’inin ithalatında İsrail’in birinciliği kimseye kaptırmadığı ifşaatları duruyor.
Özetle tarımı ve hayvancılığı ifna eden “ithal politikalar”la “kiralama yöntemi”, Saray iktidarının “tarım ve hayvancılık vizyon”unu bir defa daha açığa çıkarıyor.