AYASOYFA ve FATİH AHİDNAMESİ
Hasret bitti. Ayasofya bu hafta Cuma namazı ile birlikte resmen ibadete açılmış olacak. Sosyal medyada Ayasofya önünde çekilmiş resimlere rastlıyoruz. Buraya kadar güzel. Meselenin ilk etabı aşıldı. İkinci etabı ise, Ayasofya’ya ibadetlerimizle layık-ı vechiyle sahip çıkabilecek miyiz?
*
Hal böyleyken, Fatih Sultan Mehmet Han’ın o muazzam Bosna Hersek ahidnamesini hatırlamamak olur mu? Tarihçilere göre, bu ahidnema, ilk insan hakları bildirgesidir.
Modern dünyada bile insanlar vahşice birbirini katlederken, 1463’lü yılların Avrupasında Fatih’in ahidnamesi insanlığa ışık tutuyor.
Günümüzde hangi ülkenin başkanı, Fatih gibi, üstelik kendi dininden olmayan ve başka bir dine mensup olanlara; ülkesinde yaşama garantisi verebilir? Kaçıp gidenler için güven telkin ettiği gibi, ülkesine dönüp dönmeme konusundaki özgürlüğü bireye bırakır?
Tabii ki, Fatih, Allah adına, Kur’an adına ve dahi Peygamberimiz (asm) adına ferman ediyor.
Bu kadar muazzam güvene karşı Fatih ne istiyor? Sadece “emre itaat.”
*
Aslında Fatih Sultan Mehmet Han’ın Fransisken rahiplerine verdiği ‘Ahidname’ olarak adlandırılan bu fermanı, ilk insan hakları belgesi olarak kabul edilen 4 Temmuz 1776 yılındaki ABD Anayasası’ndan 324 yıl önce yazıldı.
Ve bu ahidnamenin orijinali bir camide veya müzede saklanıyor değil... Tam 555 yıldır Fojnica şehrindeki bir manastırda muhafaza ediliyor.
555 yaşındaki Ahidname, Fojnica’daki yüksek bir tepe üzerine inşa edilmiş Katolik manastırdaki din adamlarınca asırlardır korunuyor. Ahidname, Osmanlı’nın bölgeden ayrılmasının ardından çok sayıda savaş gören ve farklı devletlerin idaresinde kalan Bosna Hersek’te bugüne kadar zarar görmeden saklanabildi.
Bosnalı Fransiskenlere geniş çaplı bir koruma sağlayan Ahidname, Osmanlı’nın diğer din ve kültürlere gösterdiği hoşgörünün de belgesi olarak sergilenmeye devam ediyor.
Bir de Fatih “kuşandığım kılıç adına” diyor. Bu da enteresandır. Kılıç o dönemlerde bir gücü ve ululuğu temsil ediyordu.
Bir temsil ile bunu açalım;
Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethetmiş, ordusunun başında şehre giriyordu.
Bir derviş önüne fırlayıp atının yularına yapıştı: -”Padişahım! Unutma sakın, İstanbul’u biz dervişlerin duaları sayesinde fethettin.”
Fatih Sultan Mehmed hafifce gülümsedi. Elini kılıcına atıp yarıya kadar sıyırdı: -”Baka derviş, doğru söylersin, ama şu kılıcın da hakkını unutma!”
Böylece işlerin yalnızca duayla değil, çalışkanlık ve azimle birlikte halledilebileceğini belirtmiş olan Sultan Mehmet Han, kılıcın gücünü de göstermiş oldu.
*
Bir beldeyi sadece fethetmek yetmez, bir de o beldeyi adaletle yönetmek ve insanları incitmeden, düşüncelerine ve dinine saygı göstererek, özeline de girmeden yaşatmak esastı.
İşte Fatih bu ahitnamesi ile, İnsan Hakları Bildirgesi’ne taş çıkartan kararlarıyla, bir toplumu yönetmenin “insana verilen hak” ve “değer”den geçtiğini çok iyi biliyordu.
Allah ondan razı olsun.