"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mizahın izahı

Davut ŞAHİN
13 Eylül 2020, Pazar
Millî Gazete’nin kıdemli yazarı Adnan Öksüz, bir zamanlar kendi köşesinde bu fakir hakkında bir temennide bulunmuştu. Ve dahi, önemli tesbitleri vardı... Altına imzamı basarım.

Dahası fakire bir çağrıda bulundu: “Davut Şahin neredesin?” diye.

Cevaben derim ki: “Buradayım!”

Ve “Bizim mahalle”nin neden karikatür ve mizah sayfalarından mahrum olduğu konusunda bir- iki cümle ilâve etmek isterim. Muhafazakâr çevre, yani bizim mahalle yazılı mizah ve karikatüre oldum olası mesafelidir. Zira, karikatür “resim”e dayanır. Resim eşittir “haram” düşüncesi ağır bastığından kalem veya fırça oynatan sanatkârları hep görmezden gelirler, geldiler.

Halbuki karikatür, resimin “yorum” biçimidir. Yani, düşünceleri çok rahat ifade etme biçimidir. Çünkü içinde mizah vardır ve mesaj barındırır. Çizgilerde ise resim gibi birebir çizmek zorunluluğu yoktur.

Modern zamanın en güçlü silâhlarından biridir karikatür.

Danimarka’da çizilen saçma sapan karikatür, dünyayı ne hale getirdi bir hatırlayın.

Karikatür, genel anlamda ülkemizde hâlâ bir “sanat dalı” olarak bir değer ifade etmez.

Karikatür sadece “belli kesim”in sanat alanı da değildir.

Belden aşağı espriler, argo yüklü cümleler, abartılı insan tiplemeleriyle dolu karalamalarla “mizah” eşittir “karikatür” buymuş gibi gösterildi yıllardır.

Şu bir vakıa ki; bizim mahallenin dışındaki çevre, karikatüre dört elle sarıldı. Üniversite gençliğini çok iyi yakaladı. Hatta argo deyimler kullanarak, dilimizi yozlaştıran kelime kazandırdılar. Mizahı ciddiye alan kesim, mizahı deforme etti, karikatürü “ideolojik” bir silâh gibi kullandı.

*

Fakir ile yapılan bir söyleşide şöyle demiştim:

“Cumhuriyet döneminden bugüne kadar olan zaman diliminde ‘sol’ karikatürü sahiplendi. Karikatür dilini geliştirdi.

“Hatta gençlerini eğitti. ‘Sağ’ cenah ne yaptı. Kendi dilimizi geliştiremedik. Sonradan bu alana ilgi duyan gençleri hor gördük. Bu sanatı ‘umacı’ gibi gösterdik. Buna rağmen, bizim gibi ‘umarsız’ kuşak, bildiği yoldan gitti. Yel değirmenleriyle savaştık. “Çok hırpalandık. Bir elin parmakları kadar sayımız kaldı.

‘Sol’ cenahta karikatüriste değer verilirken, bizim cenahtaki çizerler, kendi evinde üvey evlât muamelesi gördü.

“Bunda, mizahı belden aşağı gibi gösteren mizah dergilerin kabahati olduğu muhakkak. Bu yüzden muhafazakâr değerlere sahip olanlar, karikatüre ve karikatüriste mesafeli oldu... Bu anlayışın değişmesi gerekiyor.” (sondevir.com)

*

Mizah gerçekten herkesin yapabileceği bir “iş” değildir.

Tiyatroda mizah mümkün, sinemada mümkün, senaryoda mümkün.

Ama kâğıt üzerinde mizah gerçekten her yiğidin harcı değildir, olamaz da.

Bunu karikatüristler ayrıcalıklıdır demek için ifade etmiyorum. Sadece, bizim gibi eli fırça tutanların işi iki kez zor.

Birincisi; ülkemizde karikatür hâlâ anlaşılabilmiş değil.

Bir köşe yazısı kadar kuvvetli mesaj verdiği gerçeği gözardı ediliyor.

İkincisi; ülkemizde karikatürün bir karşılığı yok..

Çünkü karikatür bir şehir kültürüdür.

Şehirli olabilmek ise belli bir kültür birikimi gerektirir.

Yine yanlış anlaşılmasın, köylü veya kırsal bölgelerde, yani Anadolu köylerinde ve köylülerinde mizahın âlâsı yapılıyor. Bir sonraki kuşağa, geleneksel kültür transferi yaşadığı gerçeğini vurgulamak istiyorum.

Ama karikatür öyle değil… Şehir kültürü olduğu için hep aristokrat çevrenin ya da az önce belirttiğimiz gibi, sol marjinallerin tekeline girmiş. Bu yüzden hep “dindar”ları görmek istedikleri gibi çizdiler.

“İmam”ları veya dindarları koca göbekli, kırçıl sakallı, yamalı şalvar ve birer ucube gibi karikatürize ettiler. Başörtülü kadın veya kızları, sıkmabaş, sevimsiz ve ezik tip halinde çizdiler. Milletin inancıyla toptan alay ettiler.

*

Malûm kesim, organizeli biçimde kendi sanatçılarına el verirken, bizim mahalle kendi imkânlarıyla çizer yetiştirerek bir anlamda bu saldırıyı göğüsledi. Kimi muhafazakâr medya, birinci sayfadan manşetin yanı sıra, karikatüre önem vererek bu konudaki duyarlılığını gösterdi.

Bunlar arasında, Millî Gazete, Yeni Asya, Yeni Akit ve Türkiye gazetelerini saymak mümkün. İsmini saydığımız ilk iki gazete ise çok sayıda çizer yetiştirdi.

Muhafazakâr gazetelerin gösterdiği duyarlılığı, muhafazakâr kitlenin göstermesi gerektiğini düşünüyorum.

Karikatür, asla süreli ve süresiz yayınların vitrin süsü değildir. Gazetelerde boşluk doldurmak için yayınladığı komik resimden ibaret değildir.

Evrensel bir dili olduğunu kabul ederek, bu konudaki duyarlılığımızı gösterelim.

Çok şey mi istiyoruz.

Okunma Sayısı: 3512
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • hayreddin ekmen

    10.10.2020 15:23:16

    "‘Sol’ cenahta karikatüriste değer verilirken, bizim cenahtaki çizerler, KENDİ EVİNDE ÜVEY EVLÂT muamelesi gördü."... Ben de bu cümlenin altına imzamı atarım. Ama çare değil...

  • Cemal özkaya

    13.9.2020 13:17:25

    İnançsızlık ümitsizlik hedefsizlik anlamsızlık girdabındaki kayıp masumlara ulaşmanın yollarından birinin karikatür olduğunu düşünüyorum. Can kardeşler için kimse bilmesede devam derim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı