Avustralya’da 5 binin üzerinde deve katledildi.
Avustralya’nın güneyinde kuraklık sebebiyle katledilen develerin, helikopterlerden açılan ateş sonucu öldürüldüğünü yetkililer açıkladı. Hatta, katliâma devam edecekleri bilgisi de geldi. Nerede? Aborjinlerin yaşadığı bir bölgede… Yalnız, ilginç bir gelişme yaşandı. Avustralya’yı birdenbire fırtına, sel, dolu, yağmur bastı.
Rabbim ne yücesin.
Aborjinler dedik de; develeri gözünü kırpmadan katleden Avustralya yönetiminin daha önce de insan katlettiği yönündeki kanlı geçmişini hatırlamaya ne dersiniz?
*
Devrim safsatasının ünlü mucidi Charles Darwin’in “Evrim Kuram”ında öne sürdüğü bir teori var;
Güçlü zayıfı evrim yoluyla yutar!
Evet, aynen böyle diyor. Güçlünün zayıfı evrim yoluyla yutmasına atıfta bulunan ve bu kuramı pratik hayata geçiren Avustralya’ya egemen olan İngiliz yönetimi, tarih boyunca kendilerini üstün ırk olarak gördü. Bu sömürgeci ruh, daha kıt’aya ayak basar basmaz oradaki yerlileri, yani Aborjinleri katletmeye başladı. Aborjinler savaş nedir bilmeyen bir topluluktu. Karmaşık sosyal bir yapıya sahip olmasına rağmen aşiret ve aile ilişkilerine son derece önem verirlerdi.
İngiltere’nin en azılı haydut ve soyguncuları tıpkı Amerika’ya göç eder gibi bu bakir topraklara da göç etti. Amerika, bağımsızlığını ilân ettikten sonra Londra hapishanelerini dolduran soyguncu, tecavüzcü ve katil sürüsüne kapıları sonuna kadar kapatırken, Avustralya topraklarına kurulan İngiliz kolonileri, sömürge politikasını adım adım uygulayarak, bu azılı suçluları topraklarına kabul etti...
Avustralya’nın sahipleri olan Aborjinler bu vahşi sömürgecilerin getirdiği hastalıklara karşı savunmasızdı ve tıpkı Kızılderililer gibi çiçek virüsüne yakalanarak, binlercesi can verecekti.
*
Vahşi sömürgeciler ilk olarak verimli sahil yerlerine ve su kaynaklarının bulunduğu bölgelere yerleşti. Başlangıçta az sayına kişinin yerleşiminde bir problem görünmüyordu. Ancak adada bulunan madenler işletilmeye başlanınca işgal ve yerleşim bölgelerinde artış gözlendi.
Aborjinlerin toprakları elinden alındığı yetmezmiş gibi bir de köle olarak çalıştırılmaya başlandı.
Sömürgeci işgalcilere karşı direniş kaçınılmazdı, ama bu aynı zamanda Aborjin soykırımının da bir başlangıcıydı. Barışsever Aborjinlerin ellerinde patlayan barutlu silâhlar yoktu. Onlar tarih boyunca sadece mızrak ve bumerangı kullanıyorlardı. O da avlanmak için, savaşmak için değil… Çünkü tarihçilerin hemfikir olduğu bir konu vardı ki, Aborjinler hiçbir zaman kendi aralarında bile çatışmamış ve savaşın ne olduğunu bilmiyorlardı.
*
İngiliz Merkezi Hükümeti ve Avustralya Sömürge Valiliği aracılığıyla Avustralya’nın Sidney, New South Wales, Tasmanya, Oueensland, The Kimberleys ve The Northem Territory bölgelerini sömürgeleştirmek ve tarım alanlarını genişleterek sistemli ve merhametsizce katliâma girişti. Düşünebiliyor musunuz; Avustralya’nın sahiplerine karşı uygulanan soykırım, doğrudan İngiliz Merkezi Hükümeti tarafından 1824’de çıkarılan savaş yasaları çerçevesinde uygulandı. Yani insanlık dışı katliâmın bir de kanunî dayanağı vardı. Pes yani.
*
Ünlü İngiliz romancısı Anthony Trollope, Avustralya’yı ziyaret ettiğinde defterine şu notu düşecekti:
“Biz onların (Aborjinlerin) topraklarını ellerinden aldık, yiyeceklerini tahrip ettik. Kendi gelenek ve göreneklerine ters düşen yasalarımızı uyguladık. Onları, nefret ettikleri zevklerimize uydurmaya çalıştık. Kendilerini veya mallarını kendi bildikleri biçimde korumak istediklerinde de onları katlettik… Sert savaş yollarıyla efendileri olduğumuzu kabul etmeyi öğrettik.”
*
Peki İngilizler neden sömürdüğü ülkelerin insanını zayıf görüyor, en alt ırk olarak tanımlıyor ve bölgede yaşayanları insan olarak kabul etmiyor? Çünkü, İngilizler tarih boyunca, kendi icat ettikleri ve sürekli kendilerine yonttukları “Terra Nullius” adını verdikleri bir doktrine sığındı.
Ne demek bu? Terra Nuillius; “Uluslar arası hukukta hiçbir devletin yönetiminde bulunmayan bir bölge için kullanılan bir tanım olarak kayıtlara geçti. Yani, toprak sahipleri asla insan olarak kabul edilmemeli ve bu doktrine göre her türlü eziyet mubahtı. Hal böyleyken, Avustralya yerlilerinin bu kıt’ada herhangi bir hakkı söz konusu olamazdı! Böylece hayvanlara gösterilen muamelenin aynısı bütün sömürgecilik süreçleri boyunca Avustralya’da ve diğer sömürge ülkelerinde de fiilen uygulandı.
*
Hani eskiler ne der, bilirsiniz; “Aslı neyse, nesli de odur.
Kaynak: (http://www.serenti.org/ingiliz-somurgeciligi-ve-aborjin-soykirimi)