1. Mimsiz medeniyet hayranları: Yaradılışa aykırı eylemleri ve inançları olan, iman fakiri, Yaradan’ın emir ve yasaklarına düşman, işine gelenlerini kabul edip istediği gibi yorumlayan, cehaletini ilim sanan, hoşgörüsüz, mimsiz medeniyet hayranları.
2. Hilkat garibeleri: İslâm’ı en koyusundan yaşadığını, inandığını ve bildiğini sanan; yaratılanı yaradandan ötürü sevdiği klasiğini formalite icabı söyleyip, insan düşmanı, bazen hayvan düşmanı, tabiatta herkese, her şeye düşman olanlar. Tek doğru kendisi olduğunu sanıp çevresine saldıran, kendisine münker nekir vazifesi verip, herkese günah sevap cetvelleri oluşturanlar. Her türlü kul hakkını çekinmeden çiğneyip yiyen; dinde hassas akıl muhakemesinde noksan hilkat garibeleri.
3. Şaşkın ördekler: Birinci grupla ikinci grup arasında kalmış, kimisi zaman birinciye kimi zaman ikinciye daha yakın olanlar. Yanlışları doğru sanıp savunan, doğruları yanlış sanıp hararetle eleştiren, çoğunlukla hayal ve ümit avcılarına yem olan, onları haklı gören, vicdanını doğru yaptığını sanarak rahatlatan, desteğiyle bilmeden zâlime, zulme kuvvet veren şaşkın ördekler.
‘’Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mü’min olsunlar diye sen mi zorlayacaksın?
Allah’ın izni olmadıkça hiçbir kişinin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah bir uğursuzluk yükler.’’ 1
Peki, doğrusu nasıl olmalı?
Hak âşığı muhabbet fedaileri: Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez düsturuyla, kendi yaralarını, dertlerini, kusurlarını öncelik yapıp teşhis ve tedavi etmeyle uğraşırlar. Sonra en yakınından başlayarak emri bil maruf nehyi anil münker düsturuyla iyiliğe özendirme, kötülükten sakındırma özlemiyle tebliğ edip ısrar etmeyen, insaf ile hakkı bulmak niyetiyle, inadsız bir surette, konu hakkında ehil olanlarla, kötü ve yanlış anlamaya sebep olmadan fikir alış verişinde bulunan, asla suçlayıcı olmayıp merhametle hep yol gösterenlerdir. İnsanları kaybetme değil kazanma derdinde olan, dost edemese de düşman üretmeyen, Allah’ın rızâsını tek öncelik yapan hidâyet ehli kişilerdir.
Dâvâmızı sonuna kadar hak ve hakikat hesabına savunmak hakkımızdır. Bu dâvâya sadâkattir. Ancak münakaşa meselesinde de Üstadımıza ittibâ etmek elzemdir. Meselâ: “Sakın sakın münakaşa etmeyiniz, casus kulaklar istifade ederler.
Haklı olsa, haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir.” 2
Dipnotlar:
1. Yunus Sûresi: 99,100. Âyetler.
2. Şuâlar – 321J