Elbette ki Türkiye’nin normalleşmesi lâzım.
Ancak bunun için, evvelce birbirlerine çok ağır eleştiri ve suçlamalar yöneltmiş olan siyasetçilerin karşılıklı ziyaret ve görüşmelerde bulunmaları yetmez. Bunlar siyaset iklimindeki gerginliğin giderilmesine belki bir ölçüde katkı sağlayabilir, ama işin esasına inilmediği takdirde hem sorunu çözmez, hem kalıcı ve sağlıklı olmaz.
Normalleşme için asıl ve öncelikle yapılması gereken, öncelikle hukuka ve demokrasiye dönülmesi. Demokratik hukuk devletinin evrensel standartlarına uyulması.
Bunun temel parametreleri de belli:
Tek adam rejimiyle yürürlükten kaldırılan ve işlemez hale getirilen kuvvetler ayrılığı prensibi yeniden işler hale getirilmeli.
Millet iradesinin temsilcisi ve demokrasinin kalbi olan Meclis hür olmalı; milletten aldığı görev ve yetkiyle yasama ve denetim fonksiyonunu hakkıyla icra edebilmeli.
Hukukun üstünlüğünü temin için yargı bağımsız ve tarafsız olmalı; üzerindeki siyaset baskısı da, derin mahfillerin gölgesi de kalkmalı.
Yargılamalar âdil yargılanma ve savunma haklarına hassasiyetle riayet edilerek yapılmalı; hak arama yolları sonuna kadar açık olmalı.
Medya iktidarın ve tek adam rejiminin propaganda aracı ve bazı güç odaklarıyla sermaye çevrelerinin aleti olmaktan çıkmalı; demokratik, hür ve çok sesli bir yapıya kavuşturulmalı.
Din ve vicdan, düşünce, ifade, basın, bilim, sanat, teşebbüs hürriyetleri başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler demokratik hukuk devletinin güvencesine alınmalı.
Üniversiteler akademik özerklik ve özgürlüğün ideal anlamda yaşandığı, fikir, ilim ve proje üreten bilim yuvaları haline gelmeli.
Kamudaki görevlendirmelerde asla kayırmacılık ve ayrımcılık yapılmamalı; adalet, hakkaniyet ve liyakat ölçüleri esas olmalı.
Kamu kaynakları milletin ve ülkenin maslahatı gözetilerek en uygun ve verimli şekilde kullanılmalı; israfa, gösterişe, şatafata ve lüks harcamalara izin ve geçit verilmemeli.
Meclisin en önemli varlık sebeplerinden biri olan “bütçe hakkı” milletvekilleri tarafından en etkin şekilde kullanılmalı; millete ait tek bir kuruşun bile boşa gitmesine, israf ve heder edilmesine, hele hele “yağmalanmasına” kesinlikle müsaade edilmemeli.
Velhasıl, demokratik hukuk devletinin bütün prensipleri tam anlamıyla hâkim kılınmalı ve harfiyen uygulanmalı ki gerçek anlamda bir normalleşmeden söz edebilelim.