"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’u anlayabilmek!

Deniz DOĞANAY
06 Mart 2014, Perşembe
Risaleler, Kur’ân’ın manevî bir tefsiridir.
 Yani Rabbimizin kelâmı olan bir Kitab’ın tefsiri, yorumudur. İlâhî sözleri yorumlamak ise, özel kabiliyetler ve manevî destek gerektirir. Çünkü sınırlı bilgisi, fehmi ve algısı ile insan sonsuzluğu kavramakta zorlanır. Matematikteki sonsuzluğu tanımlamaktaki zorluk gibi. Sonsuz mesafeyi algılamakta zorlanan insan aklı, Rabbine ait sözleri de anlamakta—yerine göre—zorlanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde yani Risaledeki İlâhî ve dinî kavramları hakkıyla anlamanın bir sonu ve sınırı olamaz. İnsan ancak, belirli ölçüde manasını anlayabilir. Mana oluşumu ise, kişiye bağlı değildir. Bu oluşum veya yaratılış, Rabbin izin ve ihsanı ile gerçekleşir. Yani manalar dimağda her seferinde yaratılır, yaratılış süreklidir. Bir Kayyum tarafından ara verilmeksizin manalar yaratılır.
Risalelerde, standart olarak yaklaşık altı bin sayfada neler olduğu, yani muhteva detayları ve kavrama çalışmaları yapılabilir. Özetler, fihristler, özel sınıflamalar, konu ve tematik sınıflandırma yapılabilir. Bediüzzaman’ın çocukluk ve eğitim yıllarında diğer eserlerle ilgili olarak yaptığı gibi, bir hazine olarak bakılıp içinde nelerin ve hangi kısımda nasıl mücevherler olduğu bellenebilir. Anahtar elde edildikten sonra gerektiğinde açılarak ihtiyaçlar karşılanabilir. Bu da bir anlama şeklidir.
Öte yandan, madem Rabbin kelâmı olan Kur’ân’ın manevî tefsiridir, anlama şartı ve gayreti olmaksızın duâ ve zikir olarak da okunabilir. Akıl çok hisse alamazsa da, bilinen veya bilinmeyen diğer duygular hisse alır. Manevî boyutta farklı yansıma ve tecellileri olabilir. Ancak Risalelerde geçen kelime ve terimlerin anlamlarına vâkıf olmak ciddî bir aşamadır. Konular arasında irtibat kurmak, sentez yapmak, bir yapbozun parçalarını görebilmek gibi tümünü anlayabilmek, aslî manalarından istifade edebilmek ve anlamak yolunda mühim mesafeler alındığını gösterir.
Bediüzzaman İhlâs Risalesi’nde, “Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir” demektedir. Âlim olabilmek çok önemli bir konu. Ancak bu zamanın hakikatli bir âlimi olabilmek daha muhteşem bir sonuç. Büyük bir müjde olan bu sonuç için nasıl bir bedel ödeneceği satır aralarında saklıdır. “Bir sene”, “anlayarak” ve “kabul ederek” terimleri ipucu vermektedir. İşte bu sonuç için önemli süreç de burada başlar. Sadece okumaktan ibaret olsaydı, bedel ucuz olurdu. Duâ niyeti ile anlama şartı olmaksızın okunan metinler gibi okunurdu. Süre ve anlamak önemli bir şart. Bu şartlar sağlandığında, âlimliğin hangi mertebede olacağı da belirsizdir. Sahabiler, mezhep imamları, İmam-ı Gazalî, Muhyiddin-i Arabî veya İmam-ı Rabbânî gibi bir âlim mi? Ancak en alt mertebede bir âlim olmak bile çok büyük fazilet ve meziyetleri olan bir durumdur. Böyle bir sonuç da bedel için yeterlidir. Âyet ve hadislerde övülen âlimlik makamına ulaşmak için üçüncü şartı da “kabul ederek” okumaktır.
Birinci şart olan “bir sene” ve “kabul ederek” şartları kişinin elinde olan ve kabul edebileceği bir durumdur. Ancak “anlayarak” şartı biraz ağır görünmektedir. Risaleleri anlamanın önemi ortaya çıkmaktadır. Halbuki yıllarca okumaya çalıştığı halde temel kelime ve terimlerin anlamlarını hatta tam ve doğru olarak okunuşlarını bile bilmeyenler bulunmaktadır. Kelime ve terimlerin bilinmesi önemlidir. Bunun için Risaleleri dikkatle çok iyi okumak ve anlamak gerekir. “Anlama”ya her okuyucu muhtaç. Öncelikli olarak anlama sorumluluğu ve görevi arayışlara yönlendirmiştir. Anlayınca ortaya çıkan sonuçlar da muhteşemdir. Denizli’de Hasan Feyzi, Altıncı Söz için, “Beni benden aldı!” diyerek Risaleleri anlama ve hizmet etmek için, büyük manevî makamını terk ediyor. Çünkü Altıncı Söz’ü okuyunca hayran oluyor, sarsılıyor, büyük etki altında kalıyor. Adeta konunun çekim alanından çıkamayarak her şeyini ki, buna hayatı da dahil, feda etme durumuna geliyor. Hayatını feda edebilecek yüksek hakikatleri anlamak bu olsa gerek.
İşte “anlayarak” şartının dereceleri olduğu anlaşılmaktadır. Okuyanlar genelde hissesiz kalmaz. “Okuyan herkes, kabiliyeti, halet-i ruhiyesi yani bulunduğu ruh durumu ve gayreti nispetinde anlar”.
Milyonlarca insan yarım asırdan fazla bir süredir Risaleleri okuma ve anlama faaliyetini devam ettirmektedir. Daha iyi anlayabilmek için yazılar, makaleler, sunumlar, kitaplar, romanlar, şerhler, izahlar ve tanzimler hazırlanmaktadır. Niyetin ne olduğunu Rabbimiz biliyor. Son zamanlarda belki de bu amaçla sadeleştirme niyetleri de görülmektedir. Ancak bütün bunlar anlamak için “Orijinal Risale” yerini alamayacaktır. Sadeleştirmek bu açıdan da çözüm değil. Çünkü hem bir “terimler hazinesi” olan Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi kolay değildir, hem de “anlamak” fiili Kayyum tecellisi ile sürekli ve her an yaratılmakta olan manalara bağlıdır. Yani her okunuşta farklı manalar anlaşılması [farklı feyizler alınması] gösteriyor ki, farklı manalar yaratılıyor. Hem sadece tek mânâ yaratılmıyor. Yaratılış kalb ve dimağlarda tecelli eden bir faaliyet olarak kelimeleri okuyan ve duyan dimağ, fem ve kalbler adedince manalar yaratılıyor. Bu sebeple okuyan veya duyan her insan aynı manadan daha farklı sonuçlar çıkarabiliyor. Yani Rabbimiz aynı lâfızdan her seferinde farklı manaları, her “kabul ederek” okuyanın dimağına ikram ediyor. Dolayısıyla bu yaratılış, sadeleştirilmiş kelimelerde gerçekleşmeyebilir. Her okuyuşta farklı ve ilk kez okuyormuş-anlıyormuş veya farklı ve ilâve manalar kalbe doğuyormuş hissi ancak “Orijinal Risale” terimlerinde hissedilmektedir. Bu terimlerden sarsılarak etkilenip hayat seyri tamamen değişen Hasan Feyzi’nin Risaleye alınan “Güzel oku! Her zerrede coşkun birer mânâ var, (...) / Derin, güzel düşünce ile incelersen bunu sen, Zaiflemiş ruhlar için dağlar gibi gıdâ var...” sözleri belki de her okuyuşta farklı birçok mananın anlaşılabileceği şifreli kelimeler şeklindedir. Bu İlâhî kelâm olan Kur’ân’daki kodlar manevî tefsiri olan “Orijinal Risale” kelimelerinde de bir ölçüde bulunmaktadır ki, her okumada farklı manalar kalbe doğmakta ve yaratılmaktadır.
İşte zamanın mühim ve hakikatli bir âlimi olabilmek böyle bir bedel gerektirmektedir. Risaleleri anlamada “kelimelere vâkıf olma”nın önemli bir yeri vardır. Ancak onu anlamak için kelimeleri bilmek tek başına yeterli değildir. Çünkü bu eserler bir lügat değil, bütün İslâmî ilimleri ihtiva eden imanî bir tefsirdir.
Müellifin kendi kelimelerini değiştirmeye kıyamaması da, her okuyuşta kalbe doğabilecek farklı manaların kaybını engellemek ve o farklı ve olgunlaştırıcı manaları korumak içindir. Dolayısıyla “Bir sene”, “anlayarak” ve “kabul ederek” şartları rastgele değildir. Kabul ederek ve istifade niyeti olmadan kalbde yeni manaların anlaşılması gerçekleşmez. “Orijinal Risale” ve yazdırılan kelimelerle Risale okuma lezzeti zamanın âlimi olmaya katkı sağlayacaktır.
Okunma Sayısı: 1448
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı