"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın destansı Bitlis savunması

15 Ekim 2021, Cuma
Birinci Dünya Savaşı'nın o en zorlu yıllarında, Bediüzzaman, Rus ve Ermeni güçleriyle çarpışmıştır. talebeleriyle milis alayları teşkil ederek, önce Hizan’ı, sonra Gevaş’ı ve daha sonra da Bitlis’i çetin muharebelerle kurtarmıştır.

NURS HEDEFLİ VAN GÖLÜ SEYAHATİ
Dizi - 3: Mikail Yaprak - Mehmet Pekel 

***

BİTLİS / GAYDA 

Nurs’a giderken Hizan ilçesine bağlı Gayda Köyü’nde yeşillikler içinde bir kabristan görüyoruz. Bu kabristanda Hizan’da yaşadığı için Gavs-ı Hizanî lâkabıyla anılan Seyyid Sıbgatullah Arvasî Hazretleri’nin kabrini ziyaret ediyoruz. Kabristanın girişinde “Edeple gelen lütufla döner, illa edep illa edep” sözleri bizi karşılıyor. Aslen Bağdat’lı olan Gavs-ı Hizanî vefat tarihi olan 1870 yılına kadar irşad ve tebliğ hizmetlerine devam etmiş. 

Gavs-ı Hizani’nin Sofi Mirza ile ilgili bir hatırası Son Şahitler’de şöyle anlatılıyor: Bir gün Bediüzzamanın Babası Sofi Mirza, Seyyid Sıbgatullah’ı ziyarete gidiyor. Seyyid Sıbgatullah Sofi Mirza’ya mecliste baş köşeyi gösteriyor. Orada bulunan ulema ve hulefa, bu basit ümmî Nurslu köylüye neden bu kadar ehemmiyet verdiği sorulunca Gavs-ı Hizanî şu cevabı veriyor. “Bu Sofi Mirza ileride öyle bir zata baba olacak, bunun sülbünden öyle bir zat gelecek ki, o zata baba olmayı ben on gavslığa tercih ederim. Gavs olmaktansa, o gelecek zata böyle bir baba olmayı tercih ederim!" 

BİTLİS 

Bitlis, Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat ve Yukarı Murat bölümlerinin sınırı üzerinde bulunan bir ildir. Bitlis'i incelediğimizde “Şehirde karasal iklim hüküm sürer. Deniz seviyesinden 1545 metre yükseklikteki bölgeye, kış erken gelir ve geç gider. Kışın çok kar yağar. Yazları ise kısa sürer ve kurak geçer. Yurdumuzun en çok kar yağışı alan bölgesidir” bilgilerine ulaşıyoruz. 

Bitlis tarihte birçok işgallere maruz kalmış, Büyük İskender burayı aldığında sevdiği komutanı Bedleis’in adını vermiştir. Zamanla bu isim Bitlis’e dönüşmüştür. 

Halife Hz. Ömer (ra) zamanında (m. 641) İslâmiyetle tanışan Bitlis; Emevîler, Abbasîler ve Mervanîlerin yönetiminde kalmıştır. 

Bitlis, Müslüman Türklerin Anadolu’ya giriş tarihi olan 1071’den itibaren çeşitli Türk devlet ve beyliklerinin idaresinde (Safevî, Selçuklu, Eyyûbî, Akkoyunlu, Kara Koyunlu Devletleri, Ahlatşahlar, Çandaroğulları, Şerefhanbey) kalmış ve bu durum Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeye hakim oluşuna kadar devam etmiştir. 1537 tarihli bir icmal defterinde Bitlis, çevresindeki Tatvan, Ahlat, Muş, Bulanık ve Hınıs nahiyeleri kendisine bağlı olan bir Osmanlı ili olarak gösterilmektedir 

Bitlis 17., 18. ve 19. yüzyıllarda bölgenin kültür ve san’at merkezi özelliğini korumuştur. Dönemin medrese, cami, külliye, han, hamam gibi yapıları bugün ilin geçmişteki o parlak döneminin delili olarak ayakta durmaktadır. 3 Mart 1916 tarihinde Ruslarca işgâl edilen Bitlis, 8 Ağustos 1916’da düşman işgalinden kurtarılmıştır. 

BEDİÜZZAMAN VE BİTLİS 

Birinci Dünya Savaşı'nın o en zorlu yıllarında, Bediüzzaman, Rus ve Ermeni güçleriyle çarpışmıştır. Rus ve Ermenilerin mezalimlerine karşı koyan Bediüzzaman, talebeleriyle milis alayları teşkil ederek, önce Hizan’ı, sonra Gevaş’ı ve daha sonra da Bitlis’i çetin muharebelerle kurtarmıştır. Bu zorlu savaşlar sırasında birçok şehitler verilmiştir. Bütün bu mücadeleler sırasında da savaş hukukunu muhafaza ederek, düşmanlara ders vermiştir. 

Bu çetin savaşta talebesi Molla Habib Gevaş’ta, yeğeni Ubeyd de Bitlis’te şehit düşmüştür. Birçok talebesi de yaralanarak gazilik makamına erişmiştir. Kendisi Bitlis deresinde ayağı kırılarak saatlerce suyun içinde kalmış, sonra da Rus askerleri tarafından esir alınarak Rus esaret kampına götürülmüştür. 

Tarih, bu üç mekânı kanlı muharebelerle ve yaşamış oldukları vahşetin acılarıyla yâd ederken, buralarda o yıllarda kahramanca çarpışan ve halkını vahşetten, kıyımdan, zulümden, acılardan, soykırımdan kurtarmak için ölümü göze alan Bediüzzaman ve talebelerinin kahramanlıklarını asla unutmayacaktır. 

Bu hadise Tarihçe-i Hayatta şöyle anlatılır: 

“Geceleyin vali ve kumandan Kel Ali ve ahali kurtulduktan, gönüllüler ve askerler çekildikten sonra, bir kısım fedakâr talebeleriyle Bitlis’te bakiye kalan bir kısım biçareler için kendilerini feda etmek fikriyle kaçmazlar. Sabahleyin düşmanın bir taburuyla müsademe ederler; arkadaşlarının çoğu şehid olur. Hattâ yeğeni ve fedakâr bir talebesi olan Ubeyd dahi kendi bedeline şehid düştükten sonra, düşmanın üç sıra askerini yararak geçip, hayatta kalan üç talebesiyle pek acip bir surette, su üzerinde bulunan bir sütreye girer. Hem yaralı, hem ayağı kırık bir halde, otuz üç saat su ve çamur içinde kalır. Tüfek ellerinde, o vaziyet-i müthişe içinde, üst kattaki odada düşman askeri ve zabitleri bulunduğu halde, kemal-i istirahat-i kalble ve ahalinin kurtulmasının sevinciyle sürur içinde, beraberindeki arkadaşlarına tesellî vererek der: 

“'Karşımıza ne vakit çoklukla düşman askerleri gelirse, o vakit silâhlarımızı kullanacağız. Kendimizi ucuza satmayacağız, bir iki düşmana kurşun atmayacağız.' 

"Lâtif bir inayet-i İlâhiyedir ki, otuz üç saat onlar Rus askerlerini gördükleri ve Ruslar da onları aradıkları halde bulamadılar. Bu esnada Bediüzzaman, talebeleri olan gönüllü fedâilere hitaben, 'Arkadaşlar! Durmayınız. Sizlere hakkımı helâl ettim; beni bırakınız, siz kendinizi kurtarmaya çalışınız' demesi üzerine, fedakâr ve kahraman talebeler, 'Sizi bu halde bırakıp gidemeyiz. Şehid olursak, yine hizmetinizde olsun' deyip kalırlar. Sonra Ruslar esir edip, Van, Celfa, Tiflis, Kiloğrif, Kosturma’ya sevk ederler.” 

BİTLİS’TE BEŞ MİNARE TÜRKÜSÜNÜN HİKÂYESİ: 

Bitlis’te beş minare; Bitlis’e gelenlerin hemen arayıp saymaya başladıkları, ama bir türlü sayıyı tutturamazlar. Çünkü minare sayısı dolayısı ile cami sayısı çok fazladır. 

“Bitlis’te beş minare türküsü”nün hikâyesi Bitlis’e gelenlerin de en çok merak ettiği konular arasındadır. Çok yakıcı bir hikâyesi vardır: 

Rus işgali sonrasında Bitlis Van’da olduğu gibi harabe bir şehir haline gelir. Rusların muhasarasının kırılmasından sonra ahali korka korka şehre yaklaşır. Bunların içinden bir baba ve oğul şehre tepeden bakan Dideban Dağı eteğinde şehrin durumunu anlamaya çalışırlar. Baba oğlunu şehre gönderir. 

Bir müddet sonra oğul geri döner ve babasına seslenir: 

"Baba, şehirde canlı kalmamış, sadece beş minare var ayakta." 

Bunu işiten baba perişan olur, yere çöker ve başını elleri arasına alıp gözyaşları içinde şu dizeleri mırıldanır: 

"Bitlis’te beş minare, beri gel oğlan beri gel 

"Yüreğim doldu yâre, beri gel oğlan beri gel"

Babanın bu feryatları zamanla ağıt olur, türkü olur gönülleri dağlamaya devam eder. 

Anadolu’da düşman işgaline uğrayan veya işgalden kurtulan bir çok beldede benzer hikâyeler vardır. 

Özellikle yukarıda sözünü ettiğimiz gibi, şehirde birçok cami olduğunu göreceksiniz. 

Ağıta konu olan beş minare şunlar: Ulu Cami minaresi, Gök Meydan Camii minaresi, Kale Camii minaresi, Şerefiye Camii minaresi ve Meydan Camii minaresi. Tarihe, katliâmlara şahitlik yapmış bu beş minare, hâlâ dimdik ayakta duruyor. 

Şehir aslında bir açık hava müzesi gibidir. Yürüme mesafesinde bir çok cami, külliye ve medrese ve tarihî yapı mevcuttur. 

Bunlardan bazıları şunlardır: 

BİTLİS KALESİ: 

İl merkezindeki çarşının hemen dik yamacındadır. Kale dibinde durup yukarı baktığınızda, ürkütücü bir manzara ile karşılaşırsınız. 

MÖ. 312 yılında Büyük İskender’in emri ile kumandanlarından Leys Bedlis tarafından yaptırılmıştır. Yüksekliği 56 metre ve sur kalınlığı 7 metreyi bulan kalenin üstünde, eski kayıtlara göre bir saray, 300 ev ve bir han ile bir cami bulunuyormuş. Evet, bu muhteşem kaleye biz çıkamadık belki siz çıkabilirsiniz. Kale toprakla dolu olduğu için içini gezmek mümkün değildir. Kazı çalışmaları devam ediyor. Kale ziyaretçilere şimdilik kapalıdır. 

İHLÂSİYE MEDRESESİ: 

Selçuklular tarafından, 1216 yılında yaptırılmıştır. Düz damlı ve kubbesizdir. Ortada heybetli bir tamburu, dört köşesinde silindirik destek kuleleri var. Ön cephesindeki süslü portalı ise, baş döndürücü güzelliktedir. Döneminin en önde gelen bilim merkezlerinden biri konumundadır. Kitabesine göre 1589 yılında Bitlis hanlarından, V. Şerefhan tarafından onartılmıştır. 

Mimarî görünüş açısından: Klâsik Selçuklu estetiğinin bütün özelliklerini taşımaktadır. Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmak üzere restore edilmiştir. 

Halen: Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü binası olarak kullanılmaktadır. Resmî mesaî saatleri dışında, ziyarete açıktır. Bahçesindeki ziyaretgâh olarak kullanılan Şerefhanoğullarına ait Veli, Şemsettin, Ziyaeddin Han, II. Şerefhan ve Üç Bacılar Türbeleri ile birlikte bir bütünlük gösterir. 

ULU CAMİ: 

Kaleden sonra, şehrin en önemli tarihî eseridir. Ne zaman inşa edildiği bilinmiyor. Bitlisliler, 1150 tarihinde restore edilen bu caminin, Anadolu’daki en eski Selçuklu camilerinden biri olduğunu söylüyorlar. Şehir merkezinde; en çukur alanda bulunmaktadır. Altı kemer üzerine inşa edilmiştir. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, kutu gibi bir kütledir. Dış görünüşü ile Bitlis’in herhangi bir yapısından farklı değildir. Kuzeyde, camiden ayrı bir şekilde yükselen minaresi bulunmaktadır. 

ŞEREFİYE CAMİİ: 

Bitlis merkezinde, çarşı içinde, Hosor ve Kışla derelerinin birleştiği yerdedir. Medrese, cami, imaret ve türbe kısımlarından meydana gelmiş bir külliyedir. 

Kitabesine göre: 1529 yılında, IV. Şerefhan tarafından yaptırılmıştır. Mimarî zenginliği ve özellikle giriş kapısındaki süslemelerle dikkati çekmektedir. İbadet saatleri dışında sürekli ziyarete açıktır. 

Okunma Sayısı: 2206
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı