"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dehşetli cereyanlara kapılan tahrifatçılar ne yaptı?

06 Mart 2024, Çarşamba
PROF. DR. MEHMET DİKİCİ: “Milliyetçilik, ırkçılık ve etnik ayrımcılık kavramlarının zihin haritamızda karşılıkları bulunmamaktadır. Tahrifatçı ehl-i bid’a da bu zaafiyeti kullanarak söz konusu kavramları mezc etmekte ve bilinçli olarak ‘şeytan üçgenine’ dönüştürmeye çalışmaktadır. Mezkûr tehlikeye dikkat çeken Bediüzzaman Said Nursî ‘Frenk illeti’ olarak tâbir ettiği ırkçılığı, ‘Avrupa’nın, âlem-i İslâmı parçalamak için içimize aşıladığı’nın altını çizmektedir.”

MİLLİYETÇİLİK: ŞEYTAN ÜÇGENİNİN BİR KENARI MI, YOKSA VOLTRAN'IN BİR PARÇASI MI? - 1
DİZİ: PROF. DR. MEHMET TİKİCİ

 

Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesinde iki haftada bir yapılan “milliyetçilik” temalı seminerler devam ediyor. Geçen hafta gerçekleştirilen seminerin konuşmacısı Siyaset Bilimi ve İletişim Hocası Prof. Dr. Mehmet Tikici oldu. Yeni Asya Gazetesinden gezi yazıları da yayınlanan konuşmacının seminer başlığı “Milliyetçilik: Şeytan Üçgeninin Bir Kenarı mı? Yoksa Voltranın Bir Parçası mı?” idi. Seminer için buyrun...”

Önce konu başlığımızdaki iki kavramı anlatalım: Bilenler vardır, “şeytan üçgeni”, köşelerinde, Bermuda, Miami ve  San Juan’ın yer aldığına inanılan, geçmişte çok sayıda uçak ve geminin kaybolduğu iddia edilen ve şehir efsanesi olan bölgedir. 

Voltran ise 1980’li yıllarda televizyon için yapılmış olan bir çizgi filmdeki beş farklı aslanın birleşiminden oluşan dev bir robottu. Bu sayede aslanlar çok daha güçlü bir yapı haline gelebilmekte ve çok daha güçlü düşmanlara karşı kolaylıkla savaşabilmekteydi.

Şimdi de bir temel bilgiyi paylaşalım: 

Sosyal bilimlerdeki tartışmalı konulardan birisi; “kavramların tanımları üzerinde uzlaşılamıyor” olmasıdır. Bu problemin en önemli sebebi; sosyal kavramların “muğlak ve müphem” olmalarıdır. Yani sosyal bilimlere özgü kavramlar; “hayatımızdaki önemli şeyleri açıklıyormuş” gibi görülmesine rağmen onların “tam olarak neyi ifade ettikleri” bilinmemektedir. 

Seminerin konusunu oluşturan ve birer fenomen olan “milliyetçilik, ırkçılık ve etnik ayrımcılık” kavramları bu olgulardandır. Bu üç kavram aynı zamanda iç içe girmiş olmaları münasebetiyle “dehşetli cereyanlara kapılan tahrifatçılarca” bilinçli bir şekilde birbirinin yerine kullanılmakta; mezcedilmekte ve daha masum görünümlü olanlar diğerlerine perde yapılmaktadır. Bu kavramların “tam olarak neyi ifade ettiklerinin” anlaşılamamasının bir nedeni de yabancı terminolojiden tercümeyle alınmış olmalarıdır. Dolayısıyla “milliyetçilik, ırkçılık ve etnik ayrımcılık” kavramlarının zihin haritamızda karşılıkları bulunmamaktadır. 

Tahrifatçı ehl-i bid’a da bu zaafiyeti kullanarak söz konusu kavramları mezc etmekte ve bilinçli olarak “şeytan üçgenine” dönüştürmeye çalışmaktadır. Mezkûr tehlikeye dikkat çeken Bediüzzaman Said Nursi “Frenk illeti” olarak tâbir ettiği ırkçılığı, “Avrupa’nın, âlem-i İslâmı parçalamak için içimize aşıladığının” altını çizmektedir. Nitekim popüler kültürümüzde insan karakteriyle ilgili bir “gönderme” olarak “asil kan” ve “kanı bozukluk” gibi ifadelerin kullanılıyor olması bu anlamda oldukça manidardır. 

Bediüzzaman, “dehşetli bir cereyanın ırkçılık damarını milliyetçilik perdesi altında serseri ve enaniyetli nefislere gayet zevkli bir rüşvet olarak verdiğini” söylüyor. 

 

Modernist milliyetçilik

Modernist teorilere göre milliyetçilik; “toplumların sosyo-kültürel entegrasyon sürecinin önemli bir taşıyıcısıdır”. Bir başka yaklaşıma göre ise milliyetçilik “bireylerin doğuştan getirdikleri duygular toplamıdır”. Diğer yandan milliyetçilik; “kutsal sayılan bir coğrafyada, kendi yöneticileri tarafından ve ortak bir kaderi paylaşan akrabalarla bir arada yaşama arzusu”nu ifade etmektedir. Çağdaş felsefeci ve sosyal antropologların bir kısmına göre ise milliyetçilik; “açıkça öyle olmadığı bilinen bir şeye sıkı sıkıya bağlanmayı gerektiren” ve “solup gitmesi kaçınılmaz” olan bir duygudur. 

Tanımlamada yaşanan kaostan da anlaşılacağı üzere milliyetçilik “paradoksal” bir kavramdır. Nitekim “bir halkın milliyetçiliğe bakışı ile onun egemenliği altındaki toplumun milliyetçiliğe yaklaşımı birbiriyle çelişmektedir” Bu iki gruptan birisi için milliyetçilik “kutsanan bir olgu” şeklinde görüldüğünde, diğeri için “lanetli bir kavram” olarak görülmektedir.

Dışlayıcı milliyetçilik

Diğer yandan bazı toplumlarda milliyetçilik bir “fren vazifesi” görürken, diğerlerinde “yeniliklere ve değişmelere yol açan kuvvetli bir kıpırdanma unsuru” olmaktadır. Bu anlamda milliyetçiliğin “dâhil ediciliğiyle” “dışlayıcılığı” dikkat çekmektedir. Yani milliyetçilik, ulus devlet çatısı altındaki unsurlar için “ortaya konulan egemenlik mücadelesinin aracı” anlamında “dışlayıcı” iken ulus-devlet için çatısı altındaki tüm unsurların yurttaşlığını meşrulaştırdığında, “dâhil edicidir”. Yani “egemenliği altında yaşadığı devlete karşı bir devlet kurma hakkının olduğunu” düşünen topluluklara milliyetçilik adeta “hayat vermektedir”. Ancak bu toplulukları egemenliği altında tutan devletler için bu milliyetçilik “bölücülük” ve hatta “barbarlıktır”.

Milliyetçiliğin ortaya çıkışına ilişkin olarak da üç farklı yaklaşım bulunmaktadır: 

İlkçi (primordialist) yaklaşımlar ilk olarak etnik kimliği ve bu kimliği oluşturan bağların niteliğini inceleyen çalışmalarda şekillenmiştir.

Modernist yaklaşımı benimseyen çalışmaların ortak noktası; “milliyetçiliğin modern çağa ait yeni bir fenomen” olduğudur.

Etno-sembolcü yaklaşımlara göre ise milliyetçiliğin oluşumunda temelde yatan unsur etnik kökenlerdir.

Bireyler milliyetçiliği “vatanperverlik” veya “milliyetperverlik” anlamında kullanırlarken etno-sembolcü yaklaşımdan hareket edenlerin dehşetli cereyanlara kapılan tahribatçıların milliyetçiliğine “nevrotik bir patoloji” anlamı yükledikleri görülmektedir. Bu stratejiyle milliyetçiliği ırkçılığa perde yapanları İbn-i Haldun; “herkes kendi kabilesine sonsuz bir bağlılık ve sadakat içindedir. Kendisinden olmayana da acımasız bir bakışı vardır. Bu kabile anlayışı insanda vicdan ve insaf bırakmaz” cümlesiyle nazara vermektedir. Üstad da “dehşetli bir cereyanın ırkçılık damarını milliyetçilik perdesi altında serseri ve enaniyetli nefislere gayet zevkli bir rüşvet olarak verdiğini” söylüyor. 

-DEVAM EDECEK -

Okunma Sayısı: 1786
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı