"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Devlet, sivil toplumla barışık değil

26 Nisan 2019, Cuma
Türkiye’deki devlet anlayışı, özünde sivil toplumla çok barışık değil. Bu anlayış, sivil toplumu, devlet tarafından topluma verilmek istenen şekle karşı, devlet aklına karşı bir direnç kaynağı olarak telâkki ediyor.

Bugüne kadar, idarî bir beyanla veya tasarrufla herhangi bir topluluğun terör örgütü ilân edilemeyeceği varsayılıyordu. Bunun için kesinleşmiş bir yargı kararının olması, ancak bu yargı kararından sonra bu oluşumla ilgili aleyhte bir değerlendirme yapılacağı varsayılıyordu. Şimdi Yargıtay kararlarında bile hükümet yetkililerinin beyanlarının, böyle bir suçlama için temel başlangıç tarihi olarak esas alınabileceği varsayılıyor. Yani bu sivil toplum kuruluşları açısından son derece ciddî bir risk doğuruyor. Yani bir sabah uyandığınızda terör örgütü olarak ilân edilmeniz işten bile değil. 15 Temmuz’dan çok önce, sanıyorum 17-25 Aralıkla beraber, aslında o topluluk terör örgütü ilân edilmişti. Yani 15 Temmuz’un ete kemiğe bürünmesi gerekmedi böyle bir ilân için.

TERÖRLE MÜCADELE KANUNU SIKINTISI

Terörle Mücadele Kanunu, Avrupa Birliği ve AİHM tarafından en çok eleştirilen yasal düzenlemelerin başında geliyor. Özellikle suç tipinin belirsizliği ve öngörülemezliği eleştiri konusu yapılıyor. Hatırlarsanız, vize mecburiyetinin kaldırılması konusunda da gelip takılınan yerlerden biri olmuştu, Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesi konusu.

O zaman “Bu kanun nasıl olsa bizim camiaya pek bulaşmıyor, ilişmiyor” deyip o kanuna dönük eleştiriler pek gündemimize gelmemişti. Ama bugünkü bütün uygulamayı dikkate aldığımızda, bütün dinî grupların, tarikatların, cemaatlerin Terörle Mücadele Kanunu üzerinden yeni bir yapılanmaya gitmeleri neredeyse kaçınılmaz hâle geliyor.

Türkiye’de yakın zamanda kaldırılmadan önce eski Ceza Kanunu’nda 163, 141 ve 142. maddeler vardı. Aslında güvenlik ve istihbarat bürokrasisi kendince anayasal düzeni bu yasal düzenlemelerle koruyabileceği inancındaydı. Hatırlayın, bu düzenlemeler çok hafif cezaî müeyyideler ihtiva ediyordu. Özal döneminde bu maddeler kaldırıldıktan sonra, adeta bu düzenlemenin doğurduğu boşluğu doldurmak için ve bunların yerine bir süre eski TCK 312’deki “halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu” kullanıldı. Halbuki ceza hukukunda mahkemeler boşluk dolduramaz. Kanunsuz suç olmaz kuralı gereğince kıyas yasaktır. 

Üstelik burada boşluk Meclisin kararıyla ve bilinçli boşluk nevinden bir boşluk olmasına rağmen yargı ve güvenlik bürokrasisi bir tür işgüzârlık yaptı. Hatta eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, “Bu düzenleme amacı dışında kullanılıyor” deyip şikâyetçi olmuştu.

Bu eleştirilerin de etkisiyle bu bilinçli hata giderildi. Ama TCK 163, 141 ve 142’nin kaldırılmasının doğurduğu boşluğu, bugün Türkiye’nin güvenlik bürokrasisi, Terörle Mücadele Kanunu’nu devreye sokarak aşmak istiyor. 

Ve tabiî ki 163. maddenin doğurduğu sonuçlara baktığımız zaman çok daha ağır, çok daha ciddî sonuçlarla karşı karşıya sivil toplum.

SEN DEVLETTEN İYİ Mİ BİLECEKSİN?

Türkiye’deki devlet anlayışı, özünde sivil toplumla çok barışık değil. Bu anlayış, sivil toplumu, devlet tarafından topluma verilmek istenen şekle karşı, devlet aklına karşı bir direnç kaynağı olarak telâkki ediyor. Yakın zamana kadar, devlet erkiyle sivil toplum kuruluşları arasında, özellikle dinî gruplar arasında bir mesafe vardı. 

Bu tutum, devlet aygıtından kendilerine yöneltilen bildirimlere karşı bir temkin ve mesafeyi de beraberinde getiriyordu. Ama son 17 yıllık süreçte devlet aygıtını görünüşte temsil eden Başbakan, Cumhurbaşkanı ve bakanların dindar görünümleri sivil toplum kuruluşlarıyla devlet aygıtı arasındaki mesafeyi kapattı. Bugün devlet aygıtı tarafından dile getirilen her şey neredeyse bir kutsiyet atfedilerek kabul edilir hâle geldi.

Teşbihte hata olmaz, bu on yedi senede İslâm’ın kutsî kaynaklarına iki yeni kaynak daha eklendi: Biri Millî Güvenlik Kurulu kararları biri de İstihbarat Raporları, diye kendi iç dünyamda değerlendiriyorum. Çünkü, “Sen devletten iyi mi bileceksin?’” yaklaşımıyla “Devlet madem böyle bir ithamda bulunuyor, böyle bir suçlamada bulunuyor” deyip bütün temkinli yaklaşımları, “acaba”ları bir tarafa bırakarak, bu beyanlara adeta kutsiyet atfeden, mutlak bir gerçeklik atfeden bir toplum gerçeğiyle karşı karşıyayız artık.

DİNDAR DEMOKRAT PROFİLİ NASIL OLUR?

Çuvaldızı başkasına batırırken, iğneyi de kendimize batırmamız gerekiyor. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, dindar Demokrat bir ülke profili çiziyordu. Biz işin dindarlık boyutunu yeterli addettik, Demokratlık boyutunu gereksiz bir fazlalık olarak telâkki ettik. Ülkedeki demokratik bilincin, düzeyin yükseltilmesi noktasında harcanması gereken gayret, aynı neticenin kamu otoritesinde belirleyici olan bürokrasiyi kontrol ederek elde edebileceği zannı ile yanlış zeminlerde kullanıldı. Yani kendimiz ve hizmetlerimiz açısından güveni, ülkedeki hukuk devleti ilkesinin, demokrasinin standardını yükseltmekte aramak yerine kimi arkadaşlarımızın veya bunu geniş çapta düşünelim, dindar insanların devletin hayatî kurumlarında etkin ve belirleyici olmasını daha etkili addettik. Ve bu kişileri buralarda korumak adına siyasetin değişik konjonktürlerinde farklı tavırlar alınageldi.

Ama 15 Temmuz bize şunu gösterdi; 45 yıldır 50 yıldır bürokraside, devletin hayatî kurumlarında var olmayı her şeyin önceliğinde tutan ve bunun için her değeri heba etmekten kaçınmayan bir anlayışın bir kararname kadar kıymet-i harbiyesi varmış. Keşke o geçen 50 yılda gösterilen bu çaba ülkedeki demokratik bilincin yükseltilmesine sarf edilmiş olsaydı, keşke bu çaba Türkiye’deki hukuk devleti standardının anlayışının geniş toplum kesimlerine sirayet etmesine, o toplum kesimi tarafından samimiyetle benimsenmesine harcansaydı, bugün bu sıkıntıların hiçbiri yaşanmayacaktı.

-Devam Edecek-

Okunma Sayısı: 1653
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı