FİRKAT
Hazan olan her yaprak, ömrün çalar saati,
Her bir rengi, anlatır; kapıdaki firkati.
Yel’e râm olan, hazan, ayrılığı andırır,
Gönle, hüzün zerk eder; için için yandırır.
Güz denilen şu mevsim, esrarengiz meselli,
Meselinin, gevheri, ma’şûkuna teselli.
Aksi hâlde, firkatin, zârına can dayanmaz,
Hele ki, cânâ’n ise; yâresi, hiç onulmaz.
İşte, gönlün damına, bu umdeler şems olur,
Belki, hüznün leyl’ine erişecek yol bulur.
İnsan, nebat gibidir; baharı var, güzü var,
Ve dahi, var oldukça, Cennetlerde gözü var.
Demek firkat, vuslata, açılan bir pencere,
Güzü, yeşil bitirmek; bir cihette cendere.
Sonbaharın, rengine, behemahal, dönülür,
Mukadderse, imanla, yer altına gömülür.
Gerçek firkati yaşar, beden, hazan olunca,
Biter, gurbeti, artık; musallaya konunca.
Ali Rıza Aydın
***
GÜZEL MUHAMMED (ASM)
Sene beş yüz yetmiş bir idi
Mekke’de doğan O nur bir Güneşti
İsmi gökte Ahmed, yerde Muhammed’di (asm)
Doğumunda ilk sözü oldu, ‘Ümmeti’
Babası Abdullah, annesi Âmine idi.
Hayatının gayesi, hedefi tevhiddi.
Örnekti bütün insanlara ubudiyeti.
Bizim için önemlidir O’nun (asm) şefaati.
Uğramazsın sefalete, uyarsan sünnetine.
Girersin sorgusuz sualsiz O’nun (cc) Cennetine.
Bak, ne güzeldir, insanlara getirdiği hediye-i hidayeti.
Dünyaya geldiği dakikada demiş; “ümmeti.”
Diyecek mahşerde de “nefsi” yerine yine “ümmeti”.
O zaman hatırlarsın işte,
O sünnet sahibi güzel Muhammed’i (asm)
M. Fahri Utkan