"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Evliyayı Azamdan İbrahim Gülşeni Hz.

08 Şubat 2015, Pazar
Hayatı güzel derslerle, kerametlerle, nasihatler ile dolu güzel bir zat.

Günümüze ışık olacak,  ismi çokça duyulan maneviyat büyüğümüz İbrahim Gülşeni Hazretleriyle yolculuğa çıkalım istedim bugün. Feyz ve himmetini kendisinden diliyor nasipdar olmamızı temenni ediyorum.

1426 senesi ve yer Azerbaycan. Doğuşuyla Azerbaycan’ı şereflendirdi İbrahim Gülşeni. O, “Gülşeni “lâkabıyla anılan evliyaların büyüklerinden olup Halveti tarikatının Gülşeni kolunun  kurucusu ve “Ma’nevî” isimli Mesnevî’nin müellifidir. Babasını küçük yaşta iken kaybetti. Eğitimiyle amcası ilgilendi. Semerkand’da ilim öğrendi. Tebriz’e yerleşti. Tebriz’in sultanı Uzun Hasan ve Kâdı’l-kudâtı Mevlânâ Hasan kendisine yakınlık, hürmet gösterip sohbetlerinden istifade ettiler. İbrahim Gülşeni Dede Ömer Ruşeni’nin hizmetine girerek talebesi oldu. Nefsiyle mücadele etti. Nefsine muhalefet etti. Hocasından icâzet aldı. Gülşenî lâkabını da hocası taktı. İbrahim Gülşenî dünyaya zerre kadar meyletmez, şüpheli şeylerden uzak dururdu. Allahu Teâlâ’ya olan korkusundan günlerce aklına yemek yemek gelmezdi. Eline geçen malları fakirlere dağıtır, kimseden bir şey kabul etmezdi. O insanlara öyle tatlı, yumuşak davrandı ki dost düşman herkes onu takdir ederdi.

Sultan Hasan’ın gördüğü bir rüyaya şu tâbirde bulundu: “Sadaka belâyı giderir, ömrü uzatır.“

Tebriz’de vaaz ve nasihatte bulunduğu bir gün bir yabancı geldi meclisine ve: ”Senin akraban ve kadı işbirliği yaparak bana zulmetti. Benim yüz elli altınımı aldı” dedi. İbrahim Gülşeni vaazi bırakıp olayı araştırdı ve şikâyet edenin haklı olduğunu gördü. Kadıya: ”Niçin haksız yere hükmettin?” diye sordu. Kadı da:

“Sizin yeğeniniz olduğu için hatırınıza riayet ederek böyle karar verdim” dedi. İbrahim Gülşeni Hazretleri: “Haksız yere karar verdiğin için bu halini her yere muhakkak duyurmak lâzımdır” dedi. Kadı özür dileyip pişman olunca ve çevredeki kadıların da araya girmesiyle Kadı Şemseddin bu zor durumdan kurtuldu. 

Duânın kuvvetine ve güzel bir amelin karşılığına dair şu olay örnektir. Sohbet esnasında talebeleri İbrahim Gülşeni’ye sorar: ”Efendim! Allahu Teâlâ’nın ihsanı ile kabirdeki ölülerin azabda veya nimet içinde oldukları bilinebilir mi? Duâ ederek azabda olanın azabı kaldırılabilir mi?” 

İbrahim Gülşeni de: ”Allahu Teâlâ’nın sevdiklerinden biri bir kabre uğradığında, kabirdekinin azab içinde olduğunu gördü. Aradan bir müddet geçtikten sonra tekrar o kabrin yanına uğradı.  Kabre teveccüh ettiğinde, azabın kaldırılmış olduğunu gördü. Hayret ederek düşünceye daldı.  O sırada bir hitap geldi. Deniyordu ki: ”Bu kabirde yatanın küçük bir çocuğu vardı. Annesi o çocuğu ilim öğrenmeye gönderdi. Çocuk Besmele’yi öğrenince Besmele’nin hürmetine babasının azabı kaldırıldı.“ buyurdu.

(Bu menkıbeden dersler çıkarmamızı ve geçmişlerimize kabirde ferahlık, rahmet diliyorum.)

İbrahim Gülşeni bir çok sıkıntı çektikten sonra Mısır’a yerleşti. Orada da talebe yetiştirip, nasihatlerde bulundu. Sultan Selim Hân Mısır’ı kuşattığında İbrahim Gülşeni Hazretleri onu: ”Azizim, hayr-ı mukaddem ömrünün varı safâ geldin. / Keremler eyledin gönlümün sultanı safâ geldin” diyerek karşıladı. Sultan Selim ve pek çok yeniçeri de onun sohbetinden feyiz alıp bereketlendiler. Namı Kanunî Sultan Süleyman Hân’a erişti. İbrahim Gülşeni’yi İstanbul’a dâvet etti. Dâvete icabet eden Gülşeni’ye hürmet gösterildi, ikramlarda bulunuldu. Kısa zamanda İstanbul’luların da gönlünde taht kurdu. O sıralarda yüz dört yaşındaydı. Bir müddet sonra Mısır’a geri döndü. 1534 senesinde vefat etti. 

Mevlânâ Celâleddin-i Rumî Hazretlerinin Mesnevî’si tipinde, ona eş olarak kırk bin beyitlik Farsça “Mâ’nevî” isimli değerli Mesnevî’sini yazdı. Mevlânâ Hazretleri onun geleceğini ve büyük bir âlim olacağını iki yüz sene önce Allah’ın izniyle bildirmiştir. 

Beyt:

“Gülşeni dervişi güldür, goncalardır Mevlevî, 

Bülbülü şeydâ okur ki, Mesnevî ki Mâ’nevî.“

İbrahim Gülşeni Hazretlerinin yazdığı bir kasidesi şöyledir:

Aşk ile den hâlimi, n’olasıdır âkıbet

Nem var ise çün ânın, olasıdır âkıbet. 

...

Dilin ile varlığın, sal yerine yokluğ al,

Almaz isen bimakaal, âlasıdır âkıbet. 

Aşk izini izleyen, doğru yolun gözleyen 

Ruşeni’den Gülşeni, bulasıdır âkıbet. 

Kaynak: İslâm Âlimleri Ansiklopedisi

Arzu KONAN / [email protected]

Okunma Sayısı: 12163
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı