Yıllar hızla akıp giderken Suriye’nin dertleri de azalmak bir yana artmaya devam ediyor. 15 Mart 2011’de başlayan gösteriler Nisan 2011’de tamamen kontrolden çıkarak ülke geneline yayıldı ve halen ‘iç savaş’ devam ediyor.
Bu kargaşanın, bu kavganın, bu savaşın en büyük mağduru da maalesef çocuklar oldu. 3 ayda, 5 ayda biter denilen kargaşa, 6 yılda bitmedi ve bugün anlaşma sağlansa belki de bir ya da iki yıl sonra ancak sükûnet sağlanabilir.
Başta BM olmak üzere uluslar arası kuruluşlara haklı olarak kızıyoruz, ama Suriye ya da benzer yerlerden bilgileri de yine onlar eliyle alıyoruz. Suriye’de yaşananların çocuklar üzerindeki etkisiyle ilgili üzücü bir açıklama yapan UNICEF ülkede çocuklara yönelik ihlâllerin 2016 yılında en yüksek seviyeye çıktığını hatırlatmış. Suriye’deki çocuklarla ilgili doğrulanan ölüm, yaralanma ve silâhlandırılma olaylarında büyük bir artış yaşandığına dikkat çeken UNICEF, açıklamasında şu noktalara dikkat çekmiş:
* 2016 yılında öldürülen çocuk sayısı bir önceki seneye oranla yüzde 20 artarak en az 652 olurken, bu yıl, çocuk kayıpların resmen teyid edilmeye başlamasından bu yana Suriyeli çocuklar açısından en kötü yıl olma özelliği kazandı.
* 255 çocuk okuldayken ya da okul civarındayken öldürüldü.
* 850’nin üzerinde çocuk çatışmalarda savaşmak üzere silâhlandırıldı. Silâhlandırılan çocukların sayısı 2015 yılına göre iki kattan fazla artış gösterdi. Çocuklar (...) bazı olağanüstü durumlarda intihar bombacısı ya da hapishanelerde gardiyan olarak da çatışmalarda yer alıyor.
UNICEF Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölge Direktörü Geert Cappelaere, Suriye’nin Humus şehrini ziyareti sırasında şöyle konuşmuş: “Bugüne kadar emsali görülmemiş boyutlarda acılar yaşanıyor. Suriye’deki milyonlarca çocuk her gün saldırılara maruz kalıyor. Bu çocukların her biri savaşın, hayatları ve gelecekleri üzerindeki korkunç etkiler sonucunda hayat boyu taşıyacakları yaralar alıyor.”
Suriye’de 6 yıldır süren savaş sonucunda bugün yaklaşık 6 milyon çocuk yapılacak insanî yardımlara muhtaç durumda ve bu da 2012 yılına göre on iki kat artış anlamına geliyor. Milyonlarca çocuk evlerini terk etmek zorunda kalırken, bunların arasında yedi kez yer değiştirenler bile bulunuyor. 2,3 milyondan fazla çocuk bugün Türkiye, Lübnan, Ürdün, Mısır ve Irak’ta mülteci durumunda.
Dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse “Bana ne, bize ne” diyemez. Netice itibarıyla dünya bir köydür ve komşu evdeki dert bizim de derdimizdir, derdimiz olmalıdır. Dünya huzur ve barış istiyorsa başta Suriye olmak üzere bütün savaşları ve kavgaları sona erdirmek durumundadır. Çünkü Suriye’deki savaşın kıvılcımları bugün değilse yarın, ama mutlaka bir gün başka ülkelere de sirayet edebilir. Evsiz barksız kalan bu çocuklar büyüdüklerinde dünya için kontrolsüz güç haline gelmez mi? Dünyaya korku salan ‘örgüt’ler bu yolla beslenip büyümüyor mu?
Suriye meselesi sadece Suriye’de yaşayanların meselesi değildir. Bütün dünyayı ilgilendirir ve bu sebeple bir gün dahi geçmeden mutlak surette barış temin edilmelidir. Bütün ülkeler, birlikte bunun için çalışmalı.
Suriyeli bir çocuğun temennisine biz de âmîn diyelim: “Savaşın olmadığı, evimize dönebileceğimiz bir Suriye düşlüyorum. Savaşların yaşanmadığı bir dünya...”