11 Nisan 2012, Çarşamba
Asr-ı Saadet’te öyle muhteşem bir inkılâp meydana gelmişti ki, kalplerde, kafalarda öyle bir değişim husûle gelmişti ki, çok kısa bir sürede, âdetlerinde mutaassıp akvâmı, binlerle âlî duygu ile mücehhez kılarak, bedevî insanları, medenî milletlere üstad olacak seviyeye ulaştırmıştı. Elde ettikleri iman uğrunda feda edemeyecekleri hiçbir şey bırakmamışlardı. Oğullar babalarını, kocalar karılarını, kardeşler ağabeylerini bu kudsî dâvâ uğruna feda ediyor ve dahası aziz bildikleri canlarını feda etmekte zerre kadar tereddüt göstermiyorlardı. Resûl-i Ekrem’in (asm) gönüllerde meydana getirdiği bu inkılâp, insanları fedakârlık manasında en âlî bir makama çıkarıyordu.
Asr-ı Saadet’in yüzlerce çocuk kahramanı vardır. Onlardan bir tanesi Umeyr bin Ebî Vakkas’tır (r.a.). Resul-i Ekrem’in (asm) Bedir’e gideceği duyulunca, hemen annesinin yanına koşmuş, “Hele sen şu kılıcı belime kuşansana, Resul-i Ekrem Bedir’e gidiyor, ben de gideceğim” demişti. Vakıayı, ağabeyi Saad bin Ebî Vakkas’tan (r.a.) dinleyelim:
“Durumumuz Resûlullah’a haber verilmeden önce, Bedir Savaşına gidilirken, kardeşim Umeyr’in gizlenmeye çalıştığını gördüm. Kendisine, ‘Kardeşim, ne yapıyorsun böyle?’ dedim. ‘Resulullah’ın beni görüp, küçük kabul ederek, savaşa götürmemesinden korkuyorum, oysa ki, ben savaşa katılmayı çok arzu ediyorum. Belki Allah bana şehitlik nasip eder’ dedi.
“Durum Resulullah’a arz edilince, onun savaşa gitmesine izin vermedi. Umeyr ağlamaya başladı, bunun üzerine Resulullah ona izin verdi. Kendisi küçük olduğu için kılıcını omuzuna ben bağladım, şehit düştüğünde henüz 16 yaşındaydı.’’
Kim bilir belki, Saad bin Ebi Vakkas, kardeşinin kendinden evvel Allah’a kavuşması hususunda ne kadar hayıflanmıştır, “Ah benim Umeyrim, sen şehit oldun, ben ise hâlâ şu vücudu omuzumda bir ağırlık olarak taşıyorum, bakalım o büyük şehadet bana ne zaman nasip olacak” demiştir...
İslâmiyet’in insanlara bahşettiği şu asil ruhu bir düşünelim. Bu gün 15-16 yaş arası çocukların parklarda, bahçelerde oyun oynadığını görün ve Asr-ı Saadet’e bir bakın, 15 yaşındaki çocukların savaşa katılarak, şehit olmak isteyişlerini, dâvâ şuuru ile Resûl-i Ekrem’i (asm) ve Kur’ân’ı korumak sevdalarını, İslâmiyeti yayma hususundaki iştiyaklarını göz önüne alın ve bu muhteşem değişim ve dönüşüme hayran kalın...
Çocukların yetiştirilmesinde ve eğitimlerinde Resul-i Ekrem’den (r.a.) öğreneceğimiz çok şey var. “İşte, şu Asr-ı Saadeti görmeyenlere Cezîretü’l-Arab’ı gözlerine sokuyoruz. Haydi yüzer feylesofu alsınlar, oraya gitsinler, yüz sene çalışsınlar. O zâtın, o zamana nisbeten bir senede yaptığının yüzden birisini, acaba yapabilirler mi?” (Sözler, 19. Söz)
Okunma Sayısı: 25659
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.