Allah (cc), Zü’l-Arş’tır. Yani, Cenab-ı Hak zerrelerden kürelere, cüz’iyâttan külliyâta, küçük parçacıklardan büyük varlıklara bütün kâinata hâkim emrin, irâdenin ve mukadderâtın sahibidir, Arş-ı A’lâ- nın Rabbidir, Mâlikidir, Hâkimidir.
Zü’l-Arş ismi Kur’ân’da geçer. Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Muhakkak bu Kur’ân, Zü’l-Arş yanında değerli, güçlü, sözü dinlenen ve güvenilen bir elçinin getirdiği bir sözdür.” 1
Bediüzzaman’a göre, Cenab-ı Hak, saltanatında varlıkları îcat etme ve yönetme bakımından dâireler teşkil eder. O dâirelerde birer rubûbiyet arşı yani tasarruf merkezi olabilecek birer semâ tabakası bulundurur, mahlûkatın tertibinde ayrı ayrı isim ve unvanları tecellî ettirir. 2 Rubûbiyet saltanatı için her bir semâ dâiresi bir arş, yani İlâhî tasarrufata bir merkez hükmündedir. 3
Cenab-ı Hakk’ın emir ve irâdesi için “hava,” ilim ve hikmeti için “nûr,” ihsan ve rahmeti için “su,” muhafaza ve ihyası için ise “toprak” birer arştırlar. Allah Teâlâ bu arşlardan havayı, nûru ve suyu yeryüzü mahlûkatı üstünde gezdirmektedir. 4 Toprak ise, yeryüzünün en esrarlı tâcıdır. 5
Bediüzzaman Said Nursî’ye göre, Cenab-ı Allah’ın rubûbiyet saltanatı her şeyi kuşatan Arş-ı Â’lânın nezdinde hükmetmektedir. 6 Cenab-ı Allah her şeyi ihâta eden arş-ı âzamın küllî işlerinden, tâ kalbin en gizli ve en cüz’î hatıralarına, arzularına ve duâlarına kadar her şeye hâkimdir, her şeyi bilir, her şeyi işitir ve her şeyi idâre eder, böylece rubûbiyetinin eşsiz ihtişâmını gösterir. 7 Birbirinden yüksek olan Cennetin sekiz tabakasından her birinin damı arş-ı azamdır. 8
Dipnotlar:
1. Tekvîr Sûresi: 19-21. 2. Sözler, s. 518. 3. Age, s. 519. 4. Mektubat, s. 286. 5. Sözler, s. 225. 6. Lem’alar, s. 107. 7. Age, s. 361. 8. Sözler, s. 461.