ANAYASA HUKUKÇUSU PROF. DR. İBRAHİM KABOĞLU, YENİ SİSTEMLE BİRLİKTE DEVLETİN PARTİLEŞTİĞİNİ, PARTİNİN DEVLEŞTİRİLDİĞİNİ, HER İKİSİNİN DE KİŞİSELLEŞTİRİLDİĞİNİ SÖYLEDİ.
RECEP GÖREN - ANKARA
TEK PARTİ, TEK ADAM DÖNEMİ
PROF. DR. İbrahim Kaboğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Türkiye’de anayasa ve yargıyı etkisiz hale getirdiğini belirterek, “Anayasasızlaşma ve çifte anayasa çelişkisi üzerinde durulması gereken bir konudur. Gelinen noktada parti ve devlet kişiselleştirildi” dedi.
DEVLETTE 3 Ç DÖNEMİ
Yargının anayasal yargı bağımsızlığına rağmen, öncesi, esnası ve sonrası müdahalelerle artık devlet-çete ilişkisi üzerine bile gidemez hâle geldiğini dile getiren Kaboğlu, “Kamu yönetimi, âdeta şu 3 sözcükle özetlenebilir: Çeteleşme, çifte maaşlar ve çürümüşlük” diye konuştu.
***
Devlet partileştirildi
Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, “Yeni sistemle parti başkanlığı yoluyla devlet yönetimi sonucu devlet partileştirildi ve parti devletleştirildi; her ikisi kişiselleştirildi” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu, “Yeni sistemle parti başkanlığı yoluyla devlet yönetimi sonucu devlet partileştirildi ve parti devletleştirildi; her ikisi kişiselleştirildi. Anayasasızlaşma ve çifte anayasa çelişkisi ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Tarihine yabancılaştırılmış bir toplum, uluslar arası alanda yalnızlaştırılmış bir devlet içerisinde yaşamaktayız, gelinen nokta budur” dedi.

Meclis Genel Kurulu’nda 27.Yasama Döneminin Üçüncü Yasama Yılının anayasal ve siyasal bilânçosunu değerlendiren Kaboğlu, “Üç yıl önce seçilerek geldiğimiz Meclisin bugünkü yasama bilânçosunu ortaya koyarsak, biz, 600 vekil, Mecliste 2.275 maddeden oluşan 183 öneriyi görüştük, bunların 108’i uluslar arası sözleşmeler. Saray ise tek başına 2.370 maddeyi gerekçesiz bir biçimde yürürlüğe koydu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yoluyla. Bizim yasalaştırdığımız yasaların çoğu torba nitelikte, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin önemli bir kısmı da yine torba CBK nitelikte” dedi.
YETKİ TEK KİŞİDE TOPLANDI
“Peki, acaba bu tablo nasıl ortaya çıktı?” diye soran Kaboğlu,”Bu bir paralel yasama mı, bu nitelikli yasama mı yoksa bir sistem sorunu mu? Şu ön saptama yapılabilir; 24 Haziran 2018’den sonra yürürlüğe konulan anayasal yapının başlıca özellikleri şunlardır: Hükûmet ve kurul hâlinde siyasal karar düzenekleri lağvedildi, devleti temsil ve yürütme yetkisi tek kişide toplandı, anayasal denge ve denetim düzenekleri kaldırıldı, siyasal sorumluluk ilkesine son verildi, hesap verebilirlik ilkesi kaldırıldı. Peki, acaba bu durum Türkiye’de nasıl bir üç yıllık tablo, siyasal ve anayasal tablo yarattı? Bu durum aslında parti Başkanlığı yoluyla devlet yönetimi, mutlakiyetten tanzimata ve meşrûtiyetten cumhuriyete, uzun bir evrim sürecinde oluşan kurallar ve kurumlar ile geleneklere OHAL ortam ve şartlarında birkaç ay içinde âdeta tarihi geri çevirme iradesiyle son verilmesi sonucudur” şeklinde konuştu.

ÜÇ YILIN ÖZETİ: KAYYUM, KAPATMA VE FEZLEKE
Üç yıllık görünüme bakıldığında tarafsız bir Cumhurbaşkanı yerine parti Başkanı yoluyla devlet yönetimi söz konusu olduğunu ifade eden Kaboğlu, “Anayasa Mahkemesi, tehdit altında olmanın ötesinde kapatılmakla tehdit edilmektedir. CBK’ler yoluyla kamu yönetiminin geleneksel yapısı altüst edilmiştir. Kamu yönetimi, âdeta şu 3 sözcükle özetlenebilir: Çeteleşme, çifte maaşlar ve çürümüşlük” dedi.
ÇÖZÜM DEMOKRATİK ANAYASA
Kaboğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tarihine yabancılaştırılmış bir toplum, uluslararası alanda yalnızlaştırılmış bir devlet içerisinde yaşamaktayız, gelinen nokta budur. Peki, ya çözüm nerededir? Çözüm aslında demokratik anayasadır. Peki, bu nedir? Bu, anayasal denge ve denetim düzeneğinin görev, yetki ve sorumluluk ilkesinin, hesap verebilir bir hükûmetin olduğu anayasal düzendir.”