Ege İnsan Hakları Okulu adına organizasyon komitesinden Dr. Serdar Tekin, hukuk sistemini “İnsanlar “yargı önünde” adalet aramıyorlar artık, “yargıya rağmen” adalet arıyorlar” şeklinde özetledi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Uluslararası Demokrat Hukukçular Örgütü, İnsan Hakları ve Demokrasi için Avrupalı Hukukçular Örgütü ve İzmir Dayanışma Akademisi tarafından oluşturulan Uluslararası Ege İnsan Hakları Okulu (EİHO)’nun bu seneki çalıştayının ana konusu “Baskıcı Rejimlerde Hukuk ve İnsan Hakları” oldu.
“Dünyada baskıcı rejimler gelişip yaygınlaşırken bu yeni normalin Türkiye’deki tezahürü nasıl bir gelişme gösteriyor?” sorusuna cevap veren Ege İnsan Hakları Okulu adına organizasyon komitesinden Dr. Serdar Tekin şöyle konuştu: Türkiye özelinde bu eğilimin tezahürlerini, bilhassa 2015’ten bu yana en sert, en şedit bir biçimde yaşadık. Önce fiili, sonra resmî ve şimdi de (“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı altında) kalıcı bir olağanüstü hal rejimiyle yönetildik/yönetiliyoruz. Bu sürecin ve onun içinde şekillenen yeni rejimin, insan hakları, hukuk ve demokrasi açısından ortaya çıkardığı muazzam bir tahribat söz konusu. Anayasa, siyasal iktidarı sınırlandıran ve yurttaşların haklarını teminat altına alan bir kurucu belge olma vasfını yitirdi meselâ. Kâğıt üstünde ismen bir anayasanın olması bir şey ifade etmiyor. Siyasal rejim, an itibariyle, anayasalcılık ilkesini tamamen terk etmiş durumda. Keza mahkemelerin, iktidarın uygulamalarını denetlediğine, denetleyebileceğine hangimiz inanıyoruz bu koşullarda? İnsanlar “yargı önünde” adalet aramıyorlar artık, “yargıya rağmen” adalet arıyorlar. Dolayısıyla gerek yurttaşların birbirleriyle ilişkileri bakımından, gerekse yurttaş-devlet ilişkisi bakımından hakların temel referans olmaktan çıktığı son derece yıkıcı/tehlikeli bir süreç yaşanıyor Türkiye’de.”
Hak ve hürriyetler görmezden gelindi
Gazete Duvar’ın haberine göre, Ege İnsan Hakları Okulu adına organizasyon komitesinden Avukat Aysun Akşehirlioğlu ise “Ege insan hakları okulu hangi koşullarda neye ihtiyaç duyularak ortaya çıktı?” sorusuna “2017 Türkiye’sine baktığımızda; demokratikleşme sürecini tamamlayamamış bir ülkenin geriye doğru savrulmaktayken 2016 yılında ilân edilen olağanüstü halle siyasal ve hukuksal olarak nasıl dip yaptığını görüyoruz. Bir ‘KHK Cumhuriyeti’ne dönüşmenin olmazsa olmaz sonucu olarak binlerce yıllık evrensel mücadelenin sonunda elde edilen hak ve özgürlüklerin nasıl görmezden gelindiğini, yok sayıldığını ve tabi ortadan kaldırıldığını yaşadık, yaşıyoruz. Tüm dünyada insanların “güvenlik mi? özgürlük mü?” ikilemiyle boğularak hürriyetlerinden feragat etmeye zorlandığı ve güvenlik hukukunun yeniden yapılandırıldığı bir süreçten bizler fazlası ile nasibimizi aldık. EİHO tam da böyle bir siyasal atmosferde; insan hakları rejimlerine eleştirel ve geliştirici bir gözle bakmayı, farklı ülkelerdeki bilgi, birikim ve deneyimleri bir araya getirmeyi hedeflemekte” cevabını verdi.