İYİ PARTİLİ SUBAŞI: ‘17-25 ARALIK MİLATTIR’ DENMESİNİN HUKUKÎ HİÇBİR DEĞERİ YOK. SANIYOR MUSUNUZ Kİ BU YARGILAMA KALIBI YASSIADA’DAN DAHA ÂDİL OLSUN...
FATİH KARAGÖZ - ANKARA
60 yıl önceki kararları yok saymak adalet için yetmez
İYİ PARTİ Antalya Milletvekili Hasan Subaşı: “Amcam, DP Antalya Milletvekili İbrahim Rauf Subaşı Yassıada’da yargılandı. Parti adı olarak seçtiğiniz adaleti arıyorsak 60 yıl öncesinin kararlarını yok hükmünde saymanız adaleti sağlamaz. Demokrasi arıyorsak Yassıada’ya ‘Demokrasi’ adını koymak da kimseye yetmez. Ders çıkarmak, ibret almakla olumlu adımlar atabiliriz. Ama 60 yıl öncesinden ders çıkarılmamıştır. İktidar, samimiyet sınavından sürekli sınıfta kalmıştır.”
Yargı etki altında kalıyorsa nasıl doğru karar verir?
“Akordunu bozduğunuz yargı sağlıklı kararlar veremez olduysa, ‘17-25 Aralık 2013 tarihi milattır’ denmesinin hukukî hiçbir değeri olmadığını hukukçular olarak biliriz. Ama yargı bunu bilmezden geliyor ve etki altında kalıyorsa nasıl doğru sonuca varılır? Siz sanıyor musunuz ki bu yargılama kalıbı 1960 yargılamalarından daha âdil olsun...’’
***
Yargının akordunu bozdunuz
İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, gerçek bir yargı reformuna ihtiyaç olduğunu söyleyerek, iktidarın yargının “akordunu” bozduğunu belirtti.
İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, TBMM’de görüşülmekte olan ve Yargı reformu olarak anılan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişikliğe Dair Teklif değerlendirmede bulundu. Subaşı, “2018 tarihinde Adalet Bakanlığınca yapılmış sunumda yargının güven kaybettiği, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi gerektiği söylenmiştir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına yargının uyum sağlamakta zorlandığı ve hızlı adaletin sağlanmasının gerektiği açıklanırken bu aynı zamanda bir itiraftı” diye konuştu.

Muhalif görüşleri duymak istemiyorsunuz
Hukuk devletini ve adaleti inşa etmenin demokratik ülkelerde zor olmadığına dikkat çeken Hasan Subaşı, “Bunun için muhalefete, muhalif görüşlere, sevmediklerinize, ayrıştırdıklarınızın fikirlerine, özetle geniş bir katılıma ihtiyaç var. Oysa siz muhalif görüşleri duymak istemiyorsunuz. Hatta yargıyı baskılayarak muhaliflerin özgürlüklerini kısıtlayarak bu yolla iktidarınızı sürdürmeyi tercih ediyorsunuz. Belki hepiniz değil ama sizi yöneten o yolu seçtiği için öyle oluyor. Her şey onun ufuk çizgisiyle sınırlı, adalet ve demokrasi anlayışıyla sınırlı. Yasama ve yürütme kontrolünde, onun için görevlerini yeterince yapamıyorlar, yargı yeterince adalet dağıtamıyor. Yasama gerekli kanunları gerektiği zamanda çıkaramıyor. Devlet israftan, millet darlıktan kurtulamıyor” dedi.
‘Demokrasi’ adını koymanız sizi demokrat yapmaz
Aile büyüklerinin 60 ihtilali sonrası yaşadıklarını anlatan Hasan Subaşı, “Tüm darbe dönemlerinde baskıcı rejimlerin yargıya el attıklarını biliyor, ama savunma ayağına el attıklarına tanık olmamıştık. Aynı zamanda parti olarak, ad olarak seçtiğiniz adaleti arıyorsak altmış yıl öncesinin kararlarını yok hükmünde saymanız adaleti sağlamayacaktır. Demokrasi arıyorsak Yassıada’ya ‘Demokrasi’ adını koymak da kimseye yetmeyecektir. Belki ders çıkarmak, ibret almakla olumlu adımlar atabiliriz. ‘1960 ihtilâli darbelerin anasıdır’ denir. Gerekçeleri, demokrasi ve hukuk arayışıdır. Vatanı korumak ve kurtarmaktır. ‘Demokrasi’ adını koymanız sizi demokrat yapmaz. Partinin başındaki ‘adalet’ sizin adaletli olabileceğinizi göstermez’’ dedi.
Ya yine yanılıyorsanız?
İktidarın “FETÖ’nün kökünü kazıdık” söylemi üzerine tutuklamaların hâlâ devam ettiğini belirten Subaşı, şunları söyledi: “Belki sadece bekçilere güvenmek istiyorsunuz. Peki, yine yanılıyor ve kandırılıyorsanız; baskıladığınız, akordunu bozduğunuz yargı da sağlıklı kararlar veremez olduysa? ‘17-25 Aralık 2013 tarihi milâttır’ denmesinin hukuki hiçbir değeri olmadığını hukukçular olarak biliriz. Ama yargı bunu bilmezden geliyor ve etki altında kalıyorsa, bir suçu soruştururken ağacın gövdesine, köküne inmiyor, yapraklarıyla uğraşıyorsa nasıl doğru sonuca varılır? Böyle bir yargılama faaliyeti olamayacağını dünya biliyor, küçük düşüyoruz; en önemlisi, soruşturmaların doğru sonuçlara varması neredeyse imkânsız hâle geliyor. Siz sanıyor musunuz ki bu yargılama kalıbı 1960 yargılamalarından daha âdil olsun.”