Sosyal hayatta insanların bid’atlara boğulduğu, fitne ve fesatların yayıldığı bir ortamda müminler, saksıda yetişen bir gül gibi olmak mecburiyetindedirler.
Etrafına güzel kokular salmalı ve toplumu etkilemelidir. Mü’minlerin bu hali Sadi Şirazi’nin Gülistan ve Bostan adlı eserinde anlattığı şu hadiseye benzer: Bir gün hamamda, bir dostunun elinden elime güzel kokulu bir kil geçti. Kile şöyle dedim: “Misk misin yoksa amber misin? Gönlü meftun edici kokunuzdan meftun oldum.” dedim.
Kil: “Ben kıymetsiz bir kilim fakat bir müddet gül saksısında gülle beraber kaldım. Arkadaşımın kemali bende tesir bıraktı, yoksa ben yine aynı toprağım.” dedi.[1]
Musa (a.s.) Tur-i Sina’dan Rabbi ile mükâlemeden döndüğünde Allah sana neyi tavsiye etti? diye sorulunca, Hz. Musa: Hak Tealâ beni dokuz şeyle görevlendirdi;
1. Açıkta, gizlide Allah’dan haşyet üzerine (ihlâsla) bulunmayı.
2. Kızgın ve sukunetli halinde adaletli olmayı,
3. Fakirlikte ve zenginlikte ölçüyü taşırmamak,
4. Beni aramayanı aramayı,
5. Mahrum edeni ikram etmeyi,
6.Haksızlık edeni affetmeyi,
7. Konuştuğun zaman hakkı söylemeyi,
8. Sustuğun zaman gerçeği düşünmeyi,
9. Bakışların ibret nazarıyla olmasını.
Hz. Peygamber de; “Rabbim bu dokuz maddeleri yaşamamı emretti”[2] buyurmuştur.
Ahlaklı mü’minin, imanlı ve şuurlu müslümanın hedefi, daima iyilik olmalıdır. Bu bahiste düsturumuz iyiliğe iyilik değil, kötülüğe de iyilik olacaktır. Çünkü Cenab- Hak: “İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”[3]
Buna İslâm tarihinden bir misal verelim bir gün kendini bilmezin birisi Hz. Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin’in en küçük oğlu Zeynel Abidin’e sataşıyor. Adam ileri geri hayli atıp tutuyor. Nihayet susuyor. Zeynel Abidin olup bitenleri sadece dinledikten sonra ellerini kaldırıyor ve şöyle dua ediyor: “Allah’ım bu adamın isnat ettiği suç ve kusurlar bende varsa ıslah eyle ve günahımı affeyle, ağer bende yoksa bu adam büyük günah işlemiş oldu onu affeyle.”
Bu manzara karşısında adam yumuşar ve özür diler.[4]
Dipnotlar:
[1]Şirazî, Sadi; Gülistan ve Bostan Tercümesi, Necefzâde Yakup Kenan, Bedir Yayınevi, İstanbul-2004, s.21.
[2]Kurtubi Tefsiri, c.7, s.344,347.
[3] Fussilet Sûresi, 41/34.
[4]Kandehlevî, Hayatü’s-Sahabe, c.1, s.434.